YEK VÜCUT
Müthiş...
Her hücre ve her niyetteki titri;
Kenetleniveriyor, şiiri okuyan nefesin...,
Alemlerle yek vücut olmuş bedeni ve;
Ruhiyatı...,
Yaşıyor adeta bi teviye;
Tekrar tekrar yeniden dirilişi...
Allah razı olsun teveccühüzden ve;
Zatınızdan...
Mehmet Aydalga
" AĞUSTOS AYI " DENİNCE :
"Ağustos Ayı" denince aklıma Malazgirt gelir.
"Malazgirt" denince zihnimde Alpaslan belirir.
"Malazgirt" denince aklıma, Ordularının başında,
Kefen beyazı elbiselerinin içinde, minber taşında,
Başında tolgası, elinde kılıcı şanlı askerine haykıran,
"Kızıl Elma"yı istikamet vererek Cuma namazı kıldıran ,
Yiğitler yiğiti Türkmen başbuğu ALP ARSLAN'ı hatırlarım.
Daha fazlasını tarife kifâyet etmez mısralarım, satırlarım.
Şanlı kumandanın yanında köhne Bizans'a karşı saf tutan,
Anadolu'yu ortak vatan yapmak için can verip şehit yatan,
Onbin yiğit süvari Müslüman Kürt Alperenini hatırlarım.
Peçenekler'in geçişi, Tarihimizdeki en şanlı iftiharım.
"Ağustos Ayı" denince aklıma zeferlerimiz düşer,
Vatan edinmek için böyle bir mücadele görmedi beşer,
Bu kadîm meydanın adı, vatanların en kutlusu Anadoludur ; Emsalsiz kahramanlar otağı ve yiğitler yiğidi analar yurdudur.
"Anadolu" denince canlanır tarih ondörtbin yıl öncelere,
Kadim tarihi her devir destan olmuş gündüzlere, gecelere,
Asırlar geçmiş, nihâyet Anadolu'ya Türk'ün mührü vurulmuş .
İslâmın mazlumlara kanat, zalimlere tokatının otağı kurulmuş.
Bir Ağustos sabahı Çağrı Beyin oğlu Alp Arslan çıkar gelir,
Ölümü öldürmüş Serdengeçtileri ile zulme karşı dikilir...
Diz çöker Toroslar, selam durur Karacadağ, Munzur,
Medeniyetler mezarlığı Anadolu'ya gelmiştir huzur...
Olimpos olur "Kazdağları", özgürleşir Kürt, Zaza, Gürcü,
Ermeni, diyar-ı Rûm. Çift başlı kartal taşır kalelerinin burcu.
Anadolu, artık Hilal’e otağ olur, vatan olur zulme ve ifrite karşı,
Horasan, hem Ötüken erenlerinin arşa yükselmeye başlar haykırışı.
Dicle kıyılarında ceylanları kurt, Fırat kenarlarında kuzuları çakal
yiyemez artık. Çünkü, keçiyi Çelebi yapmaya kâfi değildir sakal.
Dağında taşınta, ovada düzde yok olmuştur haksızlığın korkusu,
Dillerde destandır sevginin, mehâbetin, ince sevdanın türküsü ...
Çünkü; Anadolu'ya Adaletin mukaddes mührü vurulmuştur ;
Çağlar boyu süren maksûda erilmiş, maksada varılmıştır.!..
"AĞUSTOS" Ayı deyince aklıma, Büyük Selçuklu Mülküne ,
Türkistan, Horasan, Acem, Arap ve cümle Anadolu halkına ,
Bir Ağustos günü Başvezir tayin edilen, NİZAM-ÜL MÜLK gelir .
Bir eşsiz dehâyı hatırlarım. Ki ; ilmi, irfânı ve istikbâli çok iyi bilir.
Emsalsiz nizâmı veren bir dâhidir, Siyasetnâme'nin Üstadıdır.
"DEVLETİN DÎNİ ADÂLETTİR.." diyen Büyük Rehberin adıdır.
Yem borularını kestiği için her gün çoğalan düşmanlarını,
Hep hatırlarız, nasıl yok ettiğini haramın şişmanlarını...
Bâtınîleşen Haşhâşileri ve Haşhâşi intiharcının uzattığı arzuhâli,
Ulu Hâce'nin mâsumâne okurken, yediği hançerle düştüğü hâli,
Beynine irin dolmuş bir katilin elinden şehâdetini hatırlarım,
Yazık ki ; nice hedef, nice mefkûre böylece kaldı yarım...
"Ağustos Ayı" denince aklımda, nice zaferlerimiz sıralanır,
Otlukbeli, Çaldıran, Mercidabık : zafer de olsa "keşke"ye kapı aralanır.
Ayntap'ın kardeşi, mazlumlar şehri ezelî Türk Yurdu Halep'e ağlarım,
Öz yurdunda vahşete tutsak yüzbinleri düşünür, yüreğimi dağlarım.
"Ağustos, Anadolu ve Halep" denince şanlı muhafızları hatırlarım :
Kılıçarslan'ları, Selahattin-i Eyyûbî'leri, Ertuğrul, Hâfız'ları hatırlarım..
"Ağustos Ayı" denince aklıma Kanûnî Süleyman, Belgrad, Mohaç,
Yine bu ayda tarumâr edilmiştir, Hilâli yok etmek isteyen Haç..
Bu ayda şanlı Leventler vatan yapmış Anadolu yavrusu Kıbrısı,
Akdeniz mavi vatan yapılmış, sulara gömülmüş Haçlı'nın hırsı.
Hakimeti Milliye'ye giden yola Erzurum'da bugün vurulmuş perçin,
CUMHURİYETİN KURUCU RUHU buradadır, budur temel, budur erçin !
Şayan kalpaklı şanlı Kuvvai Milliyeciler bu ayda şaha kalkmıştır,
Kurt bakışlı Başbuğ, bu ayda Kocatepe'den Akdeniz'e bakmıştır.
Düşünürüm: "..İLK HEDEFİNİZ AKDENİZ.!." emrinin son hedefini,
Düşünürüm : Emperyalizmin her şekliyle Vatanımızdan def'ini...
Şimdilerde sarsılan ve hattâ unutulan değerlere hayıflanırım .
Lâkin, aslını unutmuş cühelâlar tarafından ha bire ayıplanırım.
Üzülürüz; vefâlı Halkımıza, Vatana, ve kendimize ve kalleşlerimize,
Kîne, hırsa, ihtirâsa,nankörlüğe tutsak düşmüş "Yürüyen leşlerimize"
Düşünürüm:hangi İbni Sebe'lerin hâin fitnesi girdi aramıza,
Hangi sapkın Hasan Sabbah'lar zehir zerketti derin yaramıza..?! Niçin ve hangi kör sebeplerle, aynı Malazgirt'te, eşinin yanında,
İnsanı insan eyleyen zerrece değer kalmamışlarca hâin kanında,
Bir Arslan'ımızın kalleşçe, korkak hainler tarafından katledilişini,
Ve ,on asır sonra Malazgirt ikliminde nice Arslanların şehit edilişini...
Lâkin, her şehit ile tescil edilir bu toprak bir daha "VATAN" diye.!.
O şüheda ki; sığmazlar ne şiire,ne söze, ne destana, ne de methiyeye...
Esasen :
"Asker" denince aklıma şehâdet gelir ,
"Şahadet" denince aklıma şefaat gelir.
"Şehit" denince aklıma Memleket gelir.
"Memleket" denince aklıma bereket gelir.
Ağlamak gelmez aklıma, ufka bakmak gelir,
Şehitin kanına karışıp toprağa akmak gelir,
Gurur gelir, içe akan göz yaşı gelir, hüzün gelir,
İradem zincirinden kurtulur, ne yapsa izin gelir.
Başını dik tutmaya çalışan babalar gelir ,
Ağıt yakan analarımız, sönen bacalar gelir .
Saçını başını yolan yârenler, bacılar gelir,
Kelâmın ve kalemin almayacağı acılar gelir.
Ya Rabbî, ne tarifsiz ve mübarek acıdır bu !
Milletimin uğradığı ihânettir, kaçıncıdır bu !
Sayısız ihânetler zincirinin son halkasıdır bu,
Niyâzımız, ihânetlerin sonudur, arkasıdır bu !
Görünen düşman kalabalık değil, kalesi yoktur.
Heyhat ki; dost gibi görünen düşman çoktur...
Lâkin; hem yüreksiz, hem sinsi , hem kalleştir .
Sevgisiz, merhametsiz ve adeta "Yürüyen Leş"tir...
Nihâyet; "Ağustos" denince aklıma mâzi gelir ,
Hiç bitmeyen ihanetler ve yüreklerdeki sızı gelir...
Kara kazanlar gelir, salâlar gelir, ağıtlar gelir .
Aklıma “Düz ovada siyaset” lafı gibi öğütler gelir :
Yazık ki; bunu anlayamayan nâmertler, nankörler gelir.
Bu nâmertleri övücüler, seviciler, aymaz bakarkörler gelir.
En sonunda aklıma KUTSAL ADALET gelir : Veee..uyuyamam.
Yorulmuşum, vurulmuşum, kırılmışım, artık sesleri duyamam..!..
Servet Arslaner
Ağustos 2016 - Merzifon
Yorum yapın