ŞAN VE ŞEREF MÜSLÜMAN TÜRK’ÜN MAYASIDIR
Bin yılı aşkın bir süre dünyaya şan ve nizam vermiş bir milletin torunları olarak, elbette ecdadımızın mirasına lâyık bir gelecek inşa etmek her Müslüman Türk evlâdının hakkıdır. Büyük Selçuklu ecdadımızdan sonra 1000 yıllık şanlı Tarihimizin, 1299 dan 1923 e kadarki bölümünde şan ve şerefle İslam bayrağını en yükseklerde taşıyan 0SMANLI ecdadımızın ahfadı olmak kadar şerefli ne olabilir ki.
Geçmişte Garp, günümüzde Batı dünyası dediğimiz Hıristiyanofobi devletleri ‘’Mitoloji’ adı altında suni kahramanlar üreterek yeni nesillerine üstün ırk oldukları izlenimi vermeye çalışıyorlar.
Müslüman Türk dünyası ise, asırlar boyu olduğu gibi bu gün de Allah’ın kulu ve Hz. Muhammed (S.A.V) in ümmetidir. Her Müslüman bunu şereflerin en üstünü olarak kabul ettiği için, asırlar boyu bu uğurda can verdi can aldı, şereflerin en âlisine lâyık olduğunu her fırsatta gösterdi.
Bu sebeple Müslüman Türk Milleti olarak yaşamak ve yaşatmak elbet bir farkın tezahürüdür. Sözün burasında bazı bağnazlar ‘’ırkçılık yapıyor diyeceklerdir’’ Hayır ırkçılık yapmıyorum, bilakis Müslüman Türk milletinin, 6,5 asır İslam’ın bayraktarlığını yaptığına ve Kelime i Tevhidi en yükseklerde taşıyarak dünyaya şan ve şeref verdiğine işaret ediyorum. O halde her türlü övgü ve takdir Müslüman Türk milletinin hakkıdır.
Müslüman Türk evlâdının 624 yıl devam eden dünya hâkimiyeti, Osmanlı İslam devletiyle doruğa erişti yüceldi ve Devleti âli Osmanlı oldu. Şimdi de Peygamber methiyesine mazhar olmuş bir milletin ahfadı olarak, Devlet Başkanımız Recep Tayyip Erdoğan da bu yolda ilerlemekte ve Türkiye Cumhuriyeti Devletimizi ve dolayısıyla milletimizi küfür dünyası karşısında bu şekilde yüceltmektedir.
Büyük Selçuklu Devletiyle birlikte 1000 yıllık tarihimizi yok saymak hiçbir gücün haddi değildir. Türkiye Cumhuriyeti Devletine 1923 ten başlayan köksüz bir Devlet imajı vermeye çalışanlar bilmelidirler ki, Türkiye Cumhuriyeti Devleti kökü mazide olan bir ati’dir.
Nasıl ki, 1402 Ankara savaşıyla başlayan 10 yıllık fetret devri, Osmanlı devletini bitiremediyse, cihan savaşı sonrası Hıristiyan dünyasının işgalleri de mazimizle ilgimizi kesememiştir. 1923 yılına kadar devam eden kısa fetret devrini müteakip Milli mücadele kahramanlarımız ‘’yiğit düştüğü yerden kalkar, durmak yok yola devam’’ diyerek yeniden ufukta görünmüşlerdir.
Osmanlı Cihan Devletinin Bakiyesi Türkiye Cumhuriyeti Devletine ve onun Devlet Başkanı Tayyip Bey’e tahammül edemeyen Haçlı dünyasının tahammülsüzlüğü de bu yüzdendir. Dışarıdan ve içimizden yapılan tüm saldırılara rağmen Devletimiz ayağa kalkmış ve Tayyip Beyle zirveye ulaşmıştır. Köksüz bir nesil yaratmak için her türlü rezillikleri çağdaşlık adı altında yeni nesillerimize aşılamak için kurgulanan oyunlar bozulmuş, tarihimizdeki müstesna kahramanlar Tayyip Beyin gayretiyle birer birer gün yüzüne çıkmaya başlamıştır.
Muasır Devletler ve milletlerin üzerinde bir Türkiye’ye tahammül edemeyen zorbalar, her ileri hareketin önünü Laiklik elden gidiyor aldatmacasıyla keserek, lâikliği de adeta hilkat garibesine çevirdiler. Dünyadan Utanmasalar neredeyse, aman İstanbul boğazına köprü yapmayalım laiklik elden gidecek, Kanal İstanbul yapılmasın Lâiklik elden gidecek, Marmara’yı hemen yıkalım yoksa laiklik elden gidecek, Hava alanı yapmayalım lâiklik elden gidecek, İHA, SİHA, Tank, Uçak, gemi helikopter yapmayalım lâiklik elden gidecek diyecekler.
İlim ve irfanın önünü bile lâiklik elden gidecek diye keserek evlatlarımıza Üniversiteleri yasak ve dünyayı zindan etmediler mi?. Her rezilliği ve utanmazlığı laiklik elden gidiyor aldatmacasıyla yaptılar. Adeta Lâiklik dininin bağlıları, İslam dininin bağlılarına hayat hakkı tanımadılar. İslâm köylü çoban Sülü; Başörtülü kızlarımız Üniversite önlerinde bekleyeceklerine Suudi Arabistan’a gitsinler derken, lâiklik adına konuşmuyor muydu? Bu sebeple laikliği hilkat garibesine çevirdiler.
Tayyip Bey’in kararlı tutumuyla Milletimiz Lâik zorbaların zulmünden, Lâiklik’de, sahte Kemalistlerin istismarından kurtuldu. Kraldan çok kralcı kesilen Kemalist zihniyet her güzel önerinin önünü yılarca laiklik elden gidiyor diye kesti. Kemalizm adına yaptıkları tahammülsüzlüklerinde ve terbiyesizliklerinde hep Mustafa Kemal’i alet ettiler. Başkalarına hayat hakkı tanımadılar. Şimdide Türkiye’ye çağ atlatan gelişmelerin sahibi Tayyip Beyin Devlet Başkanlığıyla kafalarını bozdular.!
Milletimizin kararına rağmen ille de Tayyip Bey gitsin çirkefliğini sergiliyorlar. Her nedense Tayyip Bey dünya emperyalistlerine kafa tuttukça Ana muhalefet, yavru muhalefet ve alnı secdeli mini muhalefet hop oturup hop kalkıyorlar. Adeta ABD Başkanı beyaz adam bir yerlerden muhalefete yardım düğmesine(!) basmışçasına. Her güzel öneri ve girişimin önünü yıllarca Lâiklik elden gidiyor aldatmacasıyla kesen zevata ve bu zihniyetteki partilere Mustafa Kemal 1928 – 1929 yıllarında bakın ne diyor; Lâikiz dedik dinle ilişiğimizi Devlet olarak kestik. ‘’Cumhuriyetçiyiz’’ dedik, rejimimizi tehlikeye düşürmemek için saltanat devrini kötüledik (demek ki, saltanat devri kötü değilmiş!) Kazanılmış büyük zaferlerimizi bile birkaç satırla geçiştirmeye başladık.
Lâtin harflerini aldık, yeni kuşakları binlerce yıllık geçmişinin hazinesinden yoksun bıraktık. Batının Parçası olmak için bunları yapmak zorundaydık. Ama ya, açılan manevi çukurlar! Biz 100 sene sonrasını bu günden düşünmek zorundayız. Türk soyu ve ulusu ile kıvanacağımız varlıklarımızı tarihin tozlu sayfalarından indirip ortaya koymalıyız.
Mustafa Kemal devam ediyor; Nasıl bir soydan geliyoruz? Neler yapmışız? Uygarlığımızın dünya uygarlığına katkısı nedir? Misakı Milli sınırları içinde kalan topraklarımızın geçirdiği tarih dönemleri nelerdir? Böylece milletimizin manevi temelleri sağlamlaşır, morali yükselir ve büyük hamlelere girişir. Tarihimize ve dinimize önem vermek zorundayız. ( Lozan murahhassı, Afyon Milletvekili Büyükelçi Ruşen Eşref Ünaydın 1928- 1929 Yalova Atatürk köşkünde ropörtaj)
Mustafa Kemal bu sözleriyle adeta gecesini gündüzüne katarak vatan için, millet için gecesini gündüzüne katarak çalışan Tayyip Bey’i tarif etmiş dememek mümkün mü? Ufukta Tayyip Bey’in görünmesiyle birlikte Sahtekâr ve yalancıların devri de kapandı. Yalan söyleyen tarihin yücelttiği cücelerin yaldızları da birer birer dökülüyor Şimdi daha iyi anlaşıldı ki, İlâhi hakikat güneşi ilânihaye gizlenemiyormuş.
Tarihe şan veren kahramanlarımız gibi günümüzün kahramanı Devlet Başkanımız Recep Tayyip Erdoğan da katıldığı uluslar arası toplantılarda ‘’acaba Türkiye Devlet Başkanı Tayyip Bey ne diyecek, hangi emperyalist Devletin hainliğini yüzüne vurup yaldızlarını dökecek diye merakla izleniyor’’
Dost görünümlü hain Avrupa Devletleri bu sebeple Tayyip Bey’in elini sıkabilmek ve fotoğraf karesinde yakınında görünebilmek için birbirleriyle yarışıyorlar. Tüm iftira ve yalanlara rağmen Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve dolayısıyla Tayyip Bey dünyamıza yeniden nizam veriyor, Devletimizi ve milletimizi şan ve şerefle temsil ediyor. Halkı Müslüman ülkelerde afakı inleten Recep – Tayyip - Erdoğan nidaları bunun en bariz nişanesi değil mi?
Yorum yapın