NEREDEN NEREYE GELDİK
2002 Senesinde tarım ve hayvancılıkta kendi kendine yete bilen 7 ülkeden biri idik. Tarımda çalışan nüfus sayımız %38 idi. Bunu %15’şe düşürün dediler. Öyle bir düşürdük ki? Tarımda çalışanların oranını %6-7’ye düşürdük. Tarımda dışa bağımlı hale geldik. Tarımda çalışan bu %6-7 oranının muhafaza etmeye çalışacağımız yer de. Bu oranı da bitirmeye çalışıyoruz. Tarım bakanı Bekir Pakdemirli ye göre tarım ve hayvancılık ta Avrupa birincisiyiz. Tarımda hasat zamanı çiftçinin emeğinin karşılığını alacağı dönem başladı. Cumhurbaşkanı kararıyla nohut, yeşil ve kırmızı mercimek, buğday, mahlut, tohumluk çavdar, beyaz ve maltlık arpa, tohumluk yulaf, mısır gibi ürünlere 31 Aralığa kadar sıfır gümrük vergisi uygulanacak. Tam hasat zamanında bu neyin nesidir? Tarıma ve üreticiye vurulmuş bir darbedir. Türk çiftçisi kazanmasında kim kazanırsa kazansın. Bunun anlamı budur. Öyle iddialar var ki? Pahalı ithal edilip ucuza satıldığı iddia ediliyor. Nedir bu çiftçilerle bu kadar uğraşmak. Ülkenin ihtiyacını karşılamaya çalışılırken böyle bir olay nasıl yapılır. Tarım bakanı Bekir Pakdemirli paramız var. İthal edebiliyoruz diyor. Çiftçinin halinden en iyi anlayacak olan tarım bakanı değil mi? Bu ürünlerin gümrük vergisinin sıfıra düşürülmesine. Çiftçiyi korumak için tarım bakanının itiraz etmesi gerekmez mi? O tam tersini yapıyor. Bizim sizin ürününüze şimdilik ihtiyacımız yok. Paramız var ithal ediyoruz diyor. Paramız olmadığı zaman siz elinizdeki ürünleri bize hibe edersiniz demeye getiriyor. Böyle bir saçmalık olamaz. Türk çiftçisi kazanmasında ne olursa olsun. Yeri geldiğinde milliyetçiliği ve yerliliği kimseye bırakmazlar. Şu yapılanları ne yerliliğe ne milliliğe koyabilirsiniz. İşte yazının başlığına gelelim. Nereden nereye geldik? Ben uzun zamandır Akçay dayım. Eskiden akşamları kordonda adım atılamazdı. Çay bahçelerinde oturacak yer bulunmazdı. Şimdi her yer eskisine nazaran yarı yarıya düşmüş durumda. Gazinoda oturma yerine banklarda oturmayı tercih ediyorlar. Milletin çoğu açılıp kapanan sandalye alış. Denizin kenarında kumlara da oturuyorlar. Herkes hesabını kitabını ona göre yapmış. Evinin bahçesinde yetiştirdiği bazı sebzeleri çok da az olsa sokak kaldırımlarda satmaya çalışıyorlar. Görüyorum gazetenin üzerine 4 adet patlıcan, yarım kilo kadar biber koymuş onunla ekmek parasını çıkarmaya çalışan aileler var. Dışarıdan tatile gelen çok az sayıda. Evi olup da paraya ihtiyacı olanlar. Evlerini kiraya verip memleketlerine gidenler vardı. Onlarda yok olmuş artık. Bunun sebebi fakirlik midir? Yoksa bu salgın virüs olayı mıdır belli değil. Fakat bu salgının tesirinin olduğu ağırlık kazanıyor. Eskisi gibi Akçay kalabalık değildi. Artık şimdi iyice tenha oldu. Nereden nereye geldiğimizi gördünüz mü? Saygılarımla.
Türküm, doğruyum, çalışkanım, ilkem, küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak, yurdumu, milletimi, özümden çok sevmektir. Ülküm, yükselmek ileri gitmektir. Ey büyük Atatürk! Açtığın yolda, gösterdiğin hedefe, durmadan yürüyeceğime ant içerim. Varlığım, Türk varlığına armağan olsun.
Türkiye laiktir, laik kalacaktır. Ne mutlu Atatürkçüyüm diyenlere! Ne mutlu cumhuriyetçiyim diyenlere! Ne mutlu Türk milliyetçisiyim diyenlere! Ne mutlu varlığım Türk varlığına armağan olsun diyenlere! Ne mutlu demokratım diyenlere! NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE!
09-09 -2O21 Mustafa KOÇAL
Yorum yapın