GÜLTEN'İN KALEMİNDEN

Misafirlik asırlardır bildiğimiz ve yaptığımız bir konudur. Misafirlik durduk yerde yapılan bir faaliyettir. Daha fazla sosyalleşmek, yardımlaşmak ve dayanışmak için misafirlik yaparız. Birçok misafirlik çeşidi vardır, çat kapı olanı, daha resmi olanı, randevu alarak olanı filan misafirlik çeşitlerini böyle sıralayıp gideriz.  Bunlar insanlığın gereği sosyal yaşam biçimidir. Ancak öyle misafirlikler vardır ki hem yasal değildir hem de çok tehlikelidir. Buna “Kulak misafirliği” deniyor.  Hiç tanımadığım iki vatandaşa kulak misafiri oldum, konu benim için çok önemli ve gerçekçi olduğu için kulak misafirliğim sürecini sizlerle paylaşmak istedim.  Yaklaşık bir hafta önce, doğup büyüdüğüm  ilk, orta ve liseyi  okuduğum memleketim  Susurluk’a gidiyordum,  benim oturduğum koltuğun arkasında konuşmalarından hayli samimi oldukları anlaşılan orta yaşlarda iki yolcu konuşuyorlar “yaşanmaz kardeşim,  yaşanmaz bu memlekette yaşanmaz, iş yok sanayi yok” tamam dedim şimdi hükümeti devirip hükümet kuracaklar dedim ve arkadaşlara hemen kulak misafiri oldum. Neler  konuşacaklarını  tahmin etmeye çalışırken, adamlar benim tahminlerimi boşa çıkardılar, hani derler ya aç kulağını öyle dinle bende davetsiz kulak misafiri olduğum adamları pür dikkat dinliyorum, biraz evvel bu memlekette yaşanmaz iş yok sanayi yok diyen adama arkadaşı yanıt veriyor, sen Balıkesir’i beğenmiyorsun ama bizim damat Yırcalıların fabrikasında çalışıyor organizede Allah razı olsun salgın hastalık nedeniyle bir Allah’ın kulunu işten çıkarmamışlar, paralarını eksiksiz bir tamam yatırmışlar. BEST fabrikasında kaynakçılık yapıyor,  başka yerlerde çalışan arkadaşları onun aldığının yarısını zor alıyor, sadece aldığı para değil her ay deterjan veriyorlar ayakkabı, elbise ve hatta ramazan bayramında  bayram şekerini bile vermişler,  Allah razı olsun.  Bizim damat iş için müracaat ettiğinde bazıları Yırcalılar Balıkesir’i hep kullanıyorlar boşverin orada çalışılmaz, diyorlardı, adamları boşu boşuna günahlarını alıyorlar. Bak şu memlekette  iki tane daha Yırcalı olsa vallahi Balıkesir cennet olur cennet, dediler ve sohbete noktayı koydular benimde kulak misafirliğim sona erdi zira Susurluk’a geldik ve aracımızdan indik.

  Konu Yırcalılardan açılmışken geçtiğimiz yıllarda yaşadığım bir konuyu aktarmak isterim; Balıkesir’de Pamuklu dokuma fabrikasını bilmeyen yoktur yüzlerce hatta binlerce kişiyi emekli etmiş, birçok gencin yuva kurmasına vesile olmuş  bir kuruluştu, fabrika o zamanlar teknoloji gereği kaput bezi dokuyordu.  O tarihlerde Mehmetçiğin giydiği donu bile o kaput bezinden dikilirdi, zaman değişti arz ve talep olmayınca fabrika kapandı. Aradan yıllar geçti Rona Yırcalı’nın iş için kapısını aşındıran binlerce kişinin yalvarışlarına sessiz kalmadı ve dokuma fabrikasında çuval dikmek için makinalar  getirtti, özellikle yeni yuva kurmuş veya yuva kurmak üzere olan gençlere iş verdi, her şey yolunda giderken,  henüz bir aylık bir işletmeyken  Teksif  Sendikası Balıkesir Şube Başkanı rahmetli Hüseyin Akyüz çıkageldi,  işe henüz başlamış gençlere birtakım vaatlerle sendikalı olun  baskısı yaptı,  işçilerin  bazıların rahmetli sendikacıyı  kovaladı, bazı işçiler ise sendikalı olmak için imza verdi ve  bu hareketler karşısında  Dokuma  fabrikasına kurulan dikiş  atölyesi istemeyerek de olsa kapandı. Sendikadan daha fazla işçisine sosyal haklar veren ve her türlü yardımda bulunan bir işveren olarak, sendikanın ısrarlı baskılarına tavrını koyan Yırcalı kapatma kararını aldı. O zaman ki  bazı gençler,  bugün hala pişmanlıklarını  yaşıyor bunu çok iyi biliyorum.