KARESİ VE BALIKESİR’DE EĞİTİM-ÖĞRETİM VE KURUMLARI
HASAN BOZKURT
25.06.1955’te Balıkesir ili Sındırgı ilçesi, Karaağaç Mahallesi (Köyü’nde) sekiz çocuklu ailenin üçüncü çocuğu olarak dünyaya geldi. 1961-1962 ders yılında başladığı ilkokulu 1966-1967 ders yılında bitirdi. Diplomasında sehven “Karaağaç Köyü İlkokulu yerine “Hasan Bozkurt İlkokulu”ndan mezun olmuştur” yazılıdır. 1967-1968 ders yılında ilçenin merkezinde şu anda Kız Meslek Lisesi olarak kullanılan binada başladığı ortaokulu 1969-1970 ders yılında Çavdaroğlu (Taştepe) Mahallesi’ndeki –Yakın zamanda yıkılan- yeni binada bitirdi. Aynı binada 1970–1971 ders yılında başladığı Liseyi de 1972-1973 ders yılında bitirdi. Sındırgı Lisesi’nin ilk mezunlarındandır. 1973-1974 ders yılında başladığı Balıkesir Necati Eğitim Enstitüsü (N.E.E) nün Sosyal Bilgiler Bölümü’nden (Gece Eğitimi) mezun oldu. Diyarbakır Ergani Dicle Öğretmen Lisesi’nde göreve başladı. Kulp Lisesi, Isparta Eğridir Koçular Ortaokulu, Sındırgı İmam Hatip Lisesi’nde devam etti.1977 Şubatında İlk Okul Öğretmeni Fatma (Gürbüz) Bozkurt’la evlendi.1 Ağustos 1977’de askere gitti. Balıkesir İdari ve Lojistik Hizmetler Okulu Eğitim Merkez Komutanlığı Yedek Subay Okulu’ndan Ordudonatım Asteğmen Olarak mezun oldu. 15 Aralık 1977’de başlayan kıta hizmeti askerlik görevini, Malatya’daki 2. Ordu Komutanlığı 967. Mühimmat Komutanlığı’nda Ordudonatım Teğmen olarak 31Ocak 1979’da tamamladı.
Asker dönüşü tekrar 1 Mart l979’da Sındırgı İmam Hatip Lisesi’nde görev yaptı. Balıkesir Pamukçu Hakkı Kabakçı Ortaokulu’ndan sonra Balıkesir Merkez Cumhuriyet Lisesi’nde göreve başladı. En son Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi Lisans Tamamlama Programı Tarih Bölümü’nü bitirdi. Bundan sonra Tarih Öğretmeni olarak görev yaptı. 2000–2001 ders yılı sonunda emekli oldu.
İki çocuğundan kızı Derya Ülkü Kurt (Bozkurt) Bilgisayar Mühendisidir. Emrah Bozkurt ise Yüksek Endüstri Mühendisi ve İş Güvenliği Uzmanıdır.
Karesi ve Balıkesir’de Eğitim-Öğretim ve Kurumları
İçindekiler
Sıra No Adı Sayfa No:
--------- ----- -----------
1) Önsöz 5
2) Giriş 6
3) Karesi ve Balıkesir’de Eğitim ve Öğretim Kurumları
4) Muallimhaneler
5) Özel Okullar
6) Mahalle Mektepleri ve İlk Mektepler
7) Rüştiye (Ortaokul) Mektebi Teşkilatı
8) Sıbyan Mektepleri
9) Eğitim ve Öğretim Kurumları İle İlgili Düzenlemeler
10) Bedesten
11) Çıraklık Mektepleri
12) Balıkesir Ortaokulu Müzik Salonu
13) Modern Eğitim Yolunda Okullaşma
14) İlköğretmenokulu –Karesi Darülmuallimini (Erkek Öğretmen Okulu) 15) Karesi Darülmuallimatı (Kız öğretmen Okulu)
16) Necati Eğitim Enstitüsü
17) Balıkesir’de Medreseler
18) Tevfikiye Medresesi
19) Yıldırım Beyazıt Han Medresesi
20) Bostan Çavuş Medresesi
21) Tanzimat Başında Medreseler ve Müderrisleri (Görevlileri) 22) Balıkesir Lisesi (BAÜ Güzel Sanatlar Fakültesi)
23) Balıkesir Hasan Çelebi Mektebi
24) Darül Feyz Mektebi
25) Balıkesir Uhuvvet Mektebi
26) Kütüphaneler
27) Tekke ve Zaviyeler
28) Meslekler ve Kişiler
29) Osmanlı Devrinde Eğitim ve Öğretime Katkıda Bulunanlar
30) Cumhuriyet Devrinde Eğitim ve Öğretime Katkıda Bulunanlar
31) Atatürkçü Düşüncede Eğitimin Temelleri
32) Eğitim ve Öğretim Kurumlarımız
33) Balıkesir Milli Eğitim Müdürlüğü
34) Balıkesir Altıeylül İlçe milli Eğitim Müdürlüğü
35) İlkokullar
36) Ortaokullar
37) Liseler
38) Eğitim Merkezleri
39) Balıkesir Karesi İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü
40) İlkokullar
41) Ortaokullar
42) Liseler
43) Eğitim Merkezleri
Önsöz
Giriş
Müslüman-Türk milleti olarak en önemli eksiklerimizden birisi uzun ve engin bir tarihe sahip olmamıza, İslamiyet’ten önce ve sonra gittiğimiz yerlere medeniyet nurlarını taşımamıza rağmen yaptıklarımızı kayıt altına alamamış olmamızdır.
Tarih sahnesine çıktığımızdan beri hiç hürriyetsiz ve devletsiz kalmamışız. Türk tarihi ve kültürü ile ilgili bilgileri genellikle komşularımız Çinliler, Ruslar, Araplar vb öğrenmişiz. Bu konuda kendimize ait yazılı bilgi ve belgeler 7. yüzyılda Göktürkler zamanında ortaya konan ve bugün Moğolistan sınırlarında bulunan Göktür Abideleridir.
Selçuklular devrine ait bilgiler genelde Farsça eserlerden öğrenilirken, Karamanoğlu Mehmet Bey, Mayıs 1277 de:
“Bundan böyle, divanda, dergâhta, bergâhta, sokakta Türkçeden başka dil kullanılmayacaktır” demesine rağmen Osmanlın ilk devirlerine ait bilgiler de maalesef yazıya dökülmemiş ve yazı dili olarak Türkçe, Farsça ve Arapçadan meydana gelen “Osmanlıca” ile yazılmıştır. Atatürk:
“Türk çocuğu atalarını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendin de kuvvet bulacaktır” der.
KURAN’DA:
ALİ İMRAN 110 “Siz iyiliği emreden, kötülükten alıkoyan Allah’a inananlar olduğunuz sürece insanlık için yaratılmış en hayırlı bir toplum olursunuz.”
MAİDE 54 “Ey iman edenler sizden kim dininden dönerse, bilsin ki Allah onların yerine, Kendinsin sevdiği ve Kendisini seven, müminlere karşı son derece alçak gönüllü, inkârcılara karşı son derece gururlu, Allah yolunda cihat eden ve hiçbir kınayıcının kınamasından korkmayan bir toplum getirecektir. Bu Allah’ın dileyene verdiği bir lütuftur.” Bu konuda uzman olanlara göre bu millet Türk milletidir.
Hz. Muhammet: “Siz bir olumsuzluk gördüğünüz zaman onu önce elinizle, sonra dilinizle düzeltin buna gücünüz yetmezse kalbinizle buğzedin. Bu imanın en zayıf halkasıdır” der.
“Bir zamanlar biz de, millet hem de nasıl bir milletmişiz:
Gelmişiz dünyaya milliyet nedir öğretmişiz.”
Mehmet Akif Ersoy
Hz. Muhammet’e ilk inen ayet ALAK 1 “Seni yaratan rabbinin adıyla OKU” dur. Okuyor muyuz? Okuduğumuzu anlayıp, uygulayabiliyor muyuz? Öğrenmenin en önemli dayanağı okumaktır. Öğrenmek yeterli midir? Kesinlikle hayır. Öğrendiklerimiz bizde değişiklik ve gelişme göstermiyor ise biz iyi öğrenmemişiz, iyi eğitilmemişizdir, yani terbiyesizizdir demektir.
Bunun için insanın aklını kullanması gerekir.
BAKARA 44, HUD 51, KASAS 60 ENBİYA 67 “Siz hiç aklınızı kullanmıyorsunuz?” YUNUS “O, aklını kullanmayanları pislik içinde bırakır” KAMER Kuran’ı öğüt almak için kolaylaştırdık. Düşünüp öğüt alan yok mu? BAKARA 242 Akıl edesiniz diye Allah size ayetlerini böyle açıklamaktadır” der.
Atatürk:
“ Eğitimdir ki bir milleti şanlı, hür ve bağımsız bir toplum halinde yaşatır veya esaret ve sefalete sürükler” der.
Körü körüne öğrenmek hiçbir işe yaramaz. Bilgiler mutlaka kaynaklarından öğrenilmelidir. Atatürk:
Hayatta en hakiki mürşit ilimdir. Başka bir sözünde de “Eğer bir gün sözlerin bilimle ters düşerse bilimi seçin”” der.
Cumhuriyet sizden fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller ister” der.
“Dinsiz ilim kör, ilimsiz din topaldır.”
BAKARA 78 “Onlardan, okur-yazar olmayan öyle kimseler vardır ki bir takım kuruntuları dışında kitaptan hiçbir şey bilmezler. Sadece bildiklerini zannederler” der. Okumak, öğrenmek için çalışmak gerekir. Bunun için çalışmaya, öğretmene ve okula ihtiyaç vardır.
Cahil sadece okuma yazma bilmeyenlere denmez. Cahil gerçekleri bilmeyenlere, bildiği halde inkâr edenlere ve uymayanlara da denir. Hz. Muhammet’e en çok muhalefet edene, “Ebu cehil” cahillerin babası denir. Onun gerçek adı Amr bin Hişam’dır. İkrime bin Ebu Cehil adındaki oğlu Müslüman olmuştur. Kuran’da:
ARAF 199 “Cahillerden yüz çevir” der. Gerçeği kabul etmeyip örtenlere de kâfir denir.
MÜMİN 4 “Allah’ın ayetleri hakkında kâfirlerden başkası tartışmaz” der.
“İlim, ilim bilmektir,
İlim kendini bilmektir.
Sen kendini bilmezsin
Bu nice okumaktır.”
Yunus Emre
NECM 39 “İnsan için çalıştığından başkası yoktur. MÜDDESİR 38 “Herkes yaptığına rehindir” HAŞR 19 “Herkes yarın için ne yaptığına baksın. MÜZEMMİL 20 “Kendini için ne yaptıysanız, Allah katında onu bulursunuz” der.
“Okumadan hoca, çalışmadan hacı olunmaz.”
Atatürk: “Yalnız tek bir şeye ihtiyacımız var, çalışkan olmaktır” der.
Hz. Ali: “Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum “ der.
Ali Rıza Binboğa’nın seslendirdiği bir şarkıda”
“Bir harf için kırk yıl köle olunuyorsa,
Yirmi dokuz kere kırk yıl kölesiyim öğretmenin” der.
Emekli bir öğretmen olarak kimsenin kimseye köle olmasını asla istemem. Ancak kişilerin birbirini sevmesi, sayması ve hoş görülü olması herkesin kabul edeceği bir kuraldır.
“Elif okuduk ötürü,
Pazar eyledik götürü,
Yaratılmışı hoş gör,
Yaratandan ötürü”
Yunus Emre
Her seviyedeki eğitim ve öğretim kurumlarımızda insani ve İslami değerler okutulmalı ve öğretilmelidir.
Atatürk:
“Yetişecek çocuklarımıza ve gençlerimize görecekleri eğitimin sınırı ne olursa olsun ilk önce her şeyden önce, Türkiye’nin istiklaline, temeli benliğine, milli geleneklerine düşman unsurlarla mücadele etmek gereği öğretilmelidir.”
“Türk milletinin geleceği bugünkü çocuklarının doğru görüşü ve yorulmak bilmeyen çalışma azmi ile büyük ve parlak olacaktır” der.
Yahya Kemal Beyatlı da:
“Ne harabiyim, ne de harabatiyim
Kökü mazide olan atiyim” der.
Bu yüzden çocuklarımıza ve gençlerimize ilmin, aklın, mantığın ışığında eğitim ve öğretim vermeliyiz ki ülkemiz bir daha o hain FETÖ/PDY 15 Temmuz darbe girişimi gibi olaylarla karşılaşmasın. Bu olayda 251 şehit, 2196 gazi verdik. Devletimiz ve milletimiz maddi ve manevi acılar çekti. Ocaklar söndü, aileler parçalandı.
Atatürk:
“Eğitim ve öğretim çocuğu sevmekle başlar” der.
İslam inancında namaz dinin direğidir. Namazda Allah’a en yakın olunan zaman secdede bulunulan zamandır. Hz. Muhammet çok sevdiği torunları Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin tam secdeye giderken onun önüne geçerler, secdede iken sırtına çıkarlardı. O bu zaman da bile onları incitmezdi. Dedelerinden bu hoşgörüyü gören iki kardeş, yanlış abdest aldığını gördükleri kişiye:
“Amca biz abdesti doğru alıyor muyuz, bir kontrol ediverir misiniz?” diyerek hem onu incitmemişler, teşhir etmemişler, hem de yanlışını hatırlatmışlardır. Eğitim ve öğretim aynı zamanda sabır işidir.
Benim ilkokul diplomam da sehven “Karaağaç Köyü İlkokulundan mezun olmuştur” yazılması gerekirken, “Hasan Bozkurt İlkokulundan mezun olmuştur” yazılmıştır. Bendeniz bir okul yaptırarak adımı verecek kadar para kazanamadım. Öğretmen olarak eğitim ve öğretime elimden geldiği kadar katkıda bulunmaya çalıştım. Emekli olunca da Balıkesir, Sındırgı ve doğduğum köyün kültür ve tarihine katkı yapacak çalışmalar yaptım. Amacım:
“Gönül yap, yıkmaya cehd etme abad olmak istersen,
Sahib-i eser ol, hayırla yad edilmek istersen” den yola çıkarak;
“Eşek ölür kalır semeri,
İnsan ölür kalır eseri.” ne
Uygun olarak Balıkesir’deki eğitim ve öğretim tarihine ışık tutmak, Altıeylül-Karesi ilçe merkezlerinde bulunan okullarla ilgili bilgileri kayıt altına alıp kamuoyunun bilgisine sunmaktır.
Ortaokula dersler başladıktan sonra bakanlık tarafından kayıtların uzatılması sonucu başladım. 1. dönemimin sonunda 100lük not sistemine göre karnemde zayıflar vardı. 2. dönemde 10’luk not sistemine geçilince bir zayıfım kaldı. Çalışarak onu da kurtardım ve sınıfımı geçtim. O gün bu gün öğrenci ve öğretmen olarak birçok defalar eğitim ve öğretim sisteminin değiştirildiğine şahit oldum. Bu durum günümüzde de devam etmektedir. Öyle ki bırakın iktidar değişikliklerini bakan değişikliklerinde bile sistemde değişiklikler yapılmakta. Hâlbuki eğitim ve öğretim sitemimiz çocuklar ve gençler temel alınarak, öğretmen, öğrenci, veli, idareci, sosyal, kültürel, ekonomik, bilim ve sanattaki gelişmeler dikkate alınarak temel kurallar belirlenmelidir. Bu kurallar bilim ve teknikteki ilerlemeler dikkate alınarak değiştirilmeli ve geliştirilmelidir.
Ortaokuldan liselere geçişte yapılan imtihanlarda LGS, TEOG, SBS, OKS vb. sitemleri uygulandı.
Liselerden üniversite ve yüksekokullara geçişte ise ÖSS, ÖYS, TYT, AYT, YGS, LYS vb sistemleri uygulandı.
Okullar, düz lise, melek lisesi, Anadolu lisesi, çok programlı lise, fen lisesi vb diye ayrılılar.
Bir konuşmacı söz oraya gelince:
“Büyükler kızınca sana olan hakkımı helal etmiyorum.” Özellikle anneler de: “Sana verdiğim sütü helal etmiyorum” derler. Orada dur bakalım, kimin sütünü kime helal etmiyorsunuz. O çocuk olmasaydı, senin sütün olacak mıydı? Çocuk sana annelik duygusunu tattırdı, sen de ona teşekkür et bakalım!” dedi. Haksız mı?
Ortaokul bitti liseye başladım, ne ev var, ne de Ortaokulda olduğu gibi pansiyon. Köyden ilçeye yayan gelip giderek okula devam ettim. Geç de olsa pansiyona yerleştim. O da ne! Karnede zayıflar var. Bu karne bu haliyle okula gelirse okul hayatı biter. Karne eve zayıfsız geldi. Okul idaresine zayıflı haliyle döndü. Bu durumu fark eden okulun en sert idarecisi beni dinledi. Gerçeği doğru dürüst şekilde anlattığım için hiçbir şekilde cezalandırmadı. Daha sonra bu öğretmenimizle beraber aynı okulda meslektaş olarak görev yaptım. Anne babalar ve öğretmenler ve idareciler çocuklarla ve gençlerle en güzel şekilde ilgilenmeliler.
Esnaf, sanatkâr ve tüccarların dükkânlarının bir köşesinde: “Müşteri velinimettir” yazan bir tablo asılıdır. Müşteri olmazsa bu meslek sahipleri ne iş yaparlar. Elbette öğrenciler müşteri değildir ve olamazlar. Ancak onlar olmazsa eğitim ve öğretim kiminle, niçin yapılır? Anlatılır ya eski bir Milli Eğitim Bakanı, “Okullar olmazsa bakanlık ne güzel yapılır” demiş. Bu yanlış bir görüş. Eğitim ve öğretimde öğrenci temel unsurdur. Onlar esas alınıp eğitim ve öğretim aileden başlayarak, çocuk ve gençlerin yetenekleri dikkate alınarak eğitim ve öğretim düzenlenmeli ve uygulanmalıdır.
Atatürk çocuk ve gençlere verdiği önemi:
“Bütün ümidim gençlerdedir.” “Cumhuriyeti biz kurduk onu yükseltecek ve yaşatacak sizsiniz” diyerek ortaya koymuştur. Bunu sözde bırakmamış dünyada ilk defa olmak üzere, TBMM açıldığı günü “23 Nisan Milli Egemenlik ve Çocuk Bayramı olarak çocuklara; Milli Mücadeleyi başlatmak için çıktığı yolculuğun başlangıç gününü de 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik bayramı olarak gençlere hediye etmiştir.
Çocuklarımızı ve gençlerimizin yeteneklerini geliştirmek için edebiyat, sanat, bilim ve fen konularında, kompozisyon, resim, müzik, fizik, kimya, uzay çalışmaları vb konularda belde, ilçe, il bölge ve ülke çapında yapılan yarışmalar sonunda dereceye girenler bu bayram günlerinde ödüllendirilmelidir. Bu yarışmalara halkın ve velilerin katılmaları ve katkıları sağlanmalıdır.
İlimiz Balıkesir Altıeylül ilçesi Pamukçu mahallesindeki folklor ekibi 1977’de İspanya’da yapılan Eurofolk Festivalinde yapılan yarışmalarda dünya birincisi olmuştur. Bu mahalleye ait olan folklar ekipleri genellikle çeşitli törenlerde gösteri için değerlendirilmektedir. Bunun gibi mahalli değerler ele alınmalı il, bölge, ülke ve dünya çapında değerlendirilmelidir.
İlçem Sındırgı’daki Yağcıbedir Halıları, Kırkpınar başpehlivanları Şerif Ünal ve Mehmet Ali Yağcı, kaplıcalarımız; diğer ilçelerimizdeki ve ilimizdeki değerlerimiz Kurtdereli Mehmet (Baykurt) pehlivanımız gençlere örnek olarak gösterilmeli onlar adına yarışmalar düzenlenmelidir.
Öğretmen olarak bizim en büyük gurur kaynağımız öğrencilerimizi hayata atıldıklarında başarılarını görmektir. Onlarla karşılaştığımızda hatıraları tazelemektir. Bir öğrencim:
“Öğretmenim siz dersimize girdiğinizde yırtıcı, girişken, (agresiftiniz) bu hale devam ediyor mu? dedi.
-“Hayırdır” dedim,
-“Öğretmenim arkadaşlarımız, konuları anlatırken kitapta yazılı olanları aynen tekrar edince siz, tabi ki bu ders kitabımız, ancak bunu papağan gibi tekrar etmenize gerek yok bunu esas alarak siz bu konuda ne düşünüyorsunuz, onlar böyle yapmış siz olsanız ne yapardınız” vb deyip kitabı masanın üzerine attınız” dedi. Ben de:
-“Bizler öğretmen olarak size balık yemeyi değil, balık tutmayı öğretirsek hayatta başarılı olursunuz. Onun için bu şekilde hareket ediyordum” dedim. O da:
-“Öğretmenim derslerden ve konulardan çok bu gibi söz ve davranışlar akılda daha çok kalıyor, teşekkür ederim” dedi. Öğretmenlik hayatımızı iyisi ve kötüsüyle geldi geçti. Önemli olan kubbede bir hoş seda bırakabildiysek o bize yeter.
“Kim öğretti alfabeyi,
Öğretmen öğretti,
ABC…
Her seviyedeki okullarımıza başta Atatürk olmak üzere ülkemize ve ilimize damga vurmuş kişilerin, okulları yaptıranların, ilimiz ve ilçelerimizin, tarihimize altın harflerle yazılmış olayların adları verilmiştir.
Yaptığım çalışma kusursuzdur, eksiksizdir diyemem. Eldeki imkânlar çerçevesinde tarihe bir not düşebilirsem bu beni mutlu edecektir. Bu çalışmayı yaparken evde bana bu zamanı ve imkânı sağlayan sevgili eşim emekli öğretmen Fatma Bozkurt’a teşekkür ederim. Ben de emeği olan anne-babama, büyüklerime, ilkokuldan itibaren derslerime giren ve uyarılarda bulunan bütün öğretmenlerimden hayatta olanlara sağlıklı uzun ömürler, ölenlere de Allah’tan rahmetler dilerim. Ayrıca bu çalışmamda bana resmi izni veren Balıkesir Valiliği ve Milli Eğitim Müdürlüğüne, okullarda görev yapan ve bana yardımcı olan ilgili arkadaşlarıma, fotoğrafların bilgisayar ortamına ve metne aktarılmasını sağlayan On Sigorta sahibi Taner Işık ve çalışanları sayfa düzenini sağlayan gelinim Tuğba Bozkurt ve oğlum Emrah bozkurt ile dostum ve komşum Ahmet Sezai Hüseyin’e de teşekkür ederim.
Karesi ve Balıkesir’de Eğitim Öğretim Kurumları
Balıkesir’de İlk Eğitim Hareketleri
İslamiyet’in kabul edilmesiyle birlikte Türk devletlerinde camiler, aynı zamanda halkın yaygın eğitim ihtiyacını karşıladığı kurumlar haline gelmiştir. İbni Batuta 14. yy ortalarına doğru Karesioğulları zamanında gezdiği Balıkesir’in zengin ve renkli çarşı pazarıyla, kalabalık nüfusuyla canlı bir kent olduğunu; fakat kent merkezinde cami olmadığını, halkın kenarları duvarla çevrili üstü açık bir yerde, ağaçların gölgesinde nazmını kıldığını bildirmektedir. Daha sonra bulunan kitabesinde sözü edilen yerin şimdiki Balıkesir Lisesinin bulunduğu yerde yer alan namazgâh olduğu anlaşılmıştır. Burada bulunan kitabenin üzerinde H 837/M 1424 tarihi bulunsa da bu tarihin Namazgâhın yapıldığı tarih değil, tamir tarihi olduğu düşünülmektedir.[1]
Muallimhaneler
Eğitimin ilk basamağı sıbyan mekteplerinde başlardı. Bunlara halk arasında “Sıbyan Mektebi” bunun dışında “Mahalle mektebi” adı da verilmekteydi. Okuma, yazma dört işlem ve dini bilgilerin verildiği okular 5-6 yaşlarındaki çocuklara eğitim veren bu kurumların Osmanlı eğitim sitemi içerisindeki Muallimhane, D’ar-ül Talim” Mektephane” “Dar-ül İlm” di. Çoğunlukla camilere bitişik yapılırlardı. Fakat bağımsız sıbyan mektepleri de vardı. 17 yy daki belgelere göre 14 muallimhanenin adı geçmektedir.
Balıkesir’de bazı belgelerde medrese adı geçmesine rağmen, sadece hocanın oturduğu bir evden ibaret olarak kurulan muallim haneler de vardır. Kurulduğu sıralarda muallimhane tabiri kullanılırken, her ne sebeple bunlar için daha sonraki dönemlere ait bazı belgelerde medrese tabiri kullanılmıştır.[2]
Osmanlı devletinin klasik eğitim anlayışında çocuklara okuma-yazma ve dört işlemin öğretilmesi, dini bilgilerin verildiği temel eğitim kuruluşlarının Dârü’t- Talim, Mektephane, Darü’l İlim denilmekteydi. Halk arasında bunlar, “Mahalle Mektebi, Sıbyan Mektebi” olarak bilinirdi. Bu okullar he mahallede ve hemen her köyde olup, genellikle camilere bitişik yerler idi. Osmanlı Devletinin eğitim sisteminde bu mektepler önemli yer tutmaktaydı. İslam’ın ilk devirlerinde açılan Küttablara” benzeyen ve okuma çağına gelmiş 5-6 yaşlarındaki çocukların devam ettikleri eğitim-öğretim merkezleriydi. Öğretmenlerine “Muallim” yardımcılarına “kalfa” denilmekteydi. Bunların alacakları ücretleri okulların vakfiyeleri belirlerdi.
Medreseler ise ilk mekteplerden sonra eğitimin ikinci basamağı yani Yüksek Öğretimi teşkil ediyordu. Burada –okuyan molla- mezun olanlar bitirdikleri medresenin seviyesine göre imam, hatip, vaiz, müderris, müftü ve kadı olurlardı. Osmanlı Devletinin egemenliği altında bulunan her kaza, nahiye hatta köyde bu eğitim kurumlarının bulunduğu bilinmektedir.
Balıkesir şehrinde 17. Yüzyılın ilk yarısında 14 mektep tesbit edilmiştir. Fakat genellikle mahallelerdeki cami ve mescitlere bitişik yapılan mekteplerin yanı sıra bağımsız mektep binası olmayan mahallelerde cami ve mescitlerin içinde çocuklara bu eğitim verilmekteydi. Hemen her mahallede bir mektebin olduğu düşünülürse, Balıkesir şehrindeki bu mektep sayısının bilinenin çok daha üzerinde olduğunu düşünmek yerinde olacaktır. Nitekim bu yüzyılda gerek mektep binalarında gerekse cami ya da mescitlerde bu eğitim verilmekteydi. [3]
Zağnos Paşa külliyesinin ihtiyaçlarını karşılamak için şehrin en hareketli bölgesinde Zağnos Paşa bezzazistan yaptırmıştır.[4]
Zağnos Paşa’nın külliyesinin eklerinden olan muallimhane 1897’de hasar görmüş, yeniden yapılmasına gerek görülmeyerek, camiye eklenmiştir.
Balıkesir’de (1000-Hicri) tarihlerinden itibaren Sıbyan ve o zamanki tabirle Yetim, “Eytam” okutmaya mahsus ve muallimhane adı verilen, hemen birçok mahallede açılmış, bir hocanın idaresinde çeşitli, okutma, terbiye evlerine rastlanmaktadır. Bu gerçeği hissederek anlama, kültür (irfan) ocaklarında yetişen çocuklar devirlerinin bilhassa dini eğitimlerle, karışık tahsilleri görülmektedir. Buralardaki eğitim ve öğretimden sonra medreselere gitmektedirler.
Ecdadımız temiz yüreklerinde zamanlarının cehalet zulmetlerini boğmak için yaktıkları bu bilgi ışıklarının kalıcı olmasını da düşünmüşler ve açtıkları bu muallimhaneler için ev, dükkân vs vakfetmişlerdir. Bunlar,
1) Mahmut Ağa Muallimhanesi H 1001 Mahmut Ağa
2) Rıhleti Efendi “ H 1030 Rıhleti Efendi (Rıhleti Kuyusu Karatepe)
3) İbrahim Çelebi “ H 1031 İbrahim Çelebi Karaoğlan Mh
4) Karakadı “ H 1052 Karakadı Hacı Gaybi Mh 5) Hacı Mehmet Bostan “ Eski belediye başkanlarından Naci Kodanaz’ın Balıkesir Bostan Çavuş Dar-ül Hadis adlı kurumun ilk banisi, dergâhı Ali Çavuşlardan Hacı Mehmet Bostan
6) Yahya Efendi “ H 1079 Balıkesirli Yahya Efendi
7) Mehmet Efendi “ H 1102 Mehmet Efendi Selahattin Mh Bu medreseye Hacı Gaybi Md deki bazı evler vakfedilmiştir.
8) Hasan Çelebi H 1121 Hasan Çelebi Martlı Mh Bu kişi şimdiki Anafartalar Cd de Balıkesir’in eski büyüklerinden Halit Beyin konağının yani bugün, hala (elyevm) belediyenin işgal ettiği binanın karşısındaki (Ahmet Çeşmesi) ile yeşilli Cami ve çeşmesini yaptıran Aziz Mahmut Hüdai’nin hulefasından Balıkesirli Dizdar-zade Şeyh Ahmet Efendi’nin biraderi Hasan Çelebi’dir. Hasan Çelebi’nin Martlı Mahallesindeki Tavanlı Çeşmeyi yaptırdığı duyulmuştur. (şayidir.)
9) Hamam-zade Hatun “ H 1160
10) Elhac Mehmet “ H 1171 Oruç Gazi Mh Elhac Mehmet
11) Akça Mescit Kuzeyi “ H 1204
12) Rasih-zade Elhac İlyas “ H 1214 Sahanhisar Mh
Bunlardan başka daha birçok ufak tefek muallimhaneler açılmış ve bir hayli zaman devam ederek 1286’ya kadar gelmiştir.
Yukarıda adı geçen Hacı Mehmet Muallimhanesinin 35 yıl öncesine kadar Hacı Mehmet adı ile yine Hasan Çelebi Muallimhanesinin de yine 35 yıl öncesine kadar Hasan Çelebi adı ile birer ilkokul halinde tabii bina durumları değişmiş halde yaşadıklarını biliyoruz. Halen Hasan Çelebi İlkokulu yerinde Akşam Kız Sanat Okulu faaliyettedir.
Vafir-zade ve Hanım-zade muallimhanelerinin de yakın zamanlara kadar birer ilkokul olarak açık olduklarını ve daha sonra kapatıldıkları bilinmektedir.
Muallimhaneler
Hacı Ömer Muallimhanesi Kasaplar Mh
Eski Kuyumcular Muallimhanesi Eski Kuyumcular Çarşısı
Mahmut Çelebi Muallimhanesi Belli değil
İbrahim Efendi Muallimhanesi Karaoğlan Mh
Rıhleti Efendi Muallimhanesi Sahn-ı Hisar (Hisariçi) Mh
Hacı Bali Mallimhanesi Belli değil
Kara Kadı Ömer Muallimhanesi Hacı Gaybi Mh
Akça Mescidi Muallimhanesi Akça mescidi
Çakaloğlu Muallimhanesi Mustafa Fakih Mh
Bostançavuş Muallimhanesi Selahhaddin Mh
Fatma Sultan Muallimhanesi 1595de medrese haline gelmiştir.
Hacı Mahmut Ağa Muallimhanesi Bugünkü Hasan Baba Çarşısı
18 yy da,
Rıhleti Efendi,
Akça Mescidi,
Eski Kuyumcular,
Yorum yapın