İNSAN TİCARETİ

Günümüzde “modern kölelik” olarak da ifade edilebilen ve en önemli insan hakları ihlallerinden birisi olarak kabul edilen insan ticareti, sosyal bir problem olarak görülmektedir. İnsan ticareti “kuvvet kullanarak veya kuvvet kullanma tehdidi ile veya diğer bir biçimde zorlama, kaçırma, hile, aldatma, nüfuzu kötüye kullanma, kişinin çaresizliğinden yararlanma veya başkası üzerinde denetim yetkisi olan kişilerin rızasını kazanmak için o kişiye veya başkalarına kazanç veya çıkar sağlama yoluyla kişilerin istismar amaçlı temini, bir yerden bir yere taşınması, devredilmesi, barındırılması veya teslim alınması” anlamına gelir.

“Kadınların, çocukların ve erkeklerin sömürü amacıyla kaçırılması zorla alıkonulması ve zorla çalıştırılması” olarak ifade edilebilen “İnsan ticareti”; yoksulluk ve daha iyi yaşam isteği, toplumsal değerlerin yok edilmesi, politik ve ekonomik alanda kaynak ülkelerde baş gösteren sorunlar, ucuz işgücü ve eğlence sektöründe mevcut talep, suçtan elde edilen menfaatin yüksek olması, cezaların halen bazı ülkelerde caydırıcılıktan uzak olması gibi nedenlerle tüm dünyada yaygın olarak yaşanmaktadır.

  1. dünyada resmen yasaklanmasına rağmen, insanoğlunun köleleştirme ve başka insanları istismar etme isteği hiç sona ermemiş, köleleştirme ve köle muamelesi yapma, başka görünümlerde devam etmiştir. Bugünkü “insan ticareti suçu” bu görünümlerden biridir. En kısa tanımıyla insan ticareti, bir kimsenin rızası olmadan zorla çalıştırılması ve emeği üzerinden haksız kazanç elde edilmesidir.

İnsan ticareti, XXI. yüzyılda köleliğin yeniden ortaya çıkmış şekli olarak, insanların temel hak ve hürriyetlerini ortadan kaldıran, insan haklarının ağır ihlali, insanlık onuruna ve bütünlüğüne karşı işlenmiş bir suç türü olup, bugün dünyada, silah ve uyuşturucu kaçakçılığından sonra getirisi en yüksek 3. illegal faaliyet alanı haline gelmiştir. İnsan tacirleri bir ülkenin kendi vatandaşlarını hedef aldıkları gibi, o ülkeye yabancı olan ve bu yabancılığın getirdiği dezavantajlara sahip olan kişileri de kolay hedefler olarak görmektedirler.

Yoksulluk, siyasi ve toplumsal huzursuzluklar, gelir dağılımındaki dengesizlikler, toplumsal cinsiyet eşitsizliği gibi nedenler, insan ticaretine zemin hazırlayan en önemli faktörlerdir.

Başta kadınların ve kız çocuklarının fuhşa zorlanması olmak üzere çocuk işçiliği, evlerde hizmetçilik, zorla çalıştırma, çocukların dilendirilmesi veya suç işlettirilmesi, insanların organlarının izinsiz olarak alınması belli başlı insan ticareti türleri arasında yer almaktadır. Kadınlar ve çocuklar bu suçtan en çok zarar gören mağdurlardır.

Mağduriyet ise, özgürlüklerinin kısıtlanmasından kazançlarına el konulmasına, her türlü şiddete maruz kalmaktan hayatta kalıp kalmama mücadelesine kadar korkunç bir süreci ifade eder.

İnsan ticareti mağdurları, kendi ülkelerinde veya başka ülkelerde yasal ve iyi kazançlı iş vaadiyle tacirler tarafından kandırılırlar. Bu umutla, evlerinden, şehirlerinden hatta ülkelerinden ayrılan mağdurlar, tanımadıkları bir ortamda, güvenceden yoksun ve savunmasızdırlar.

Özellikle yabancı mağdurlar, vaat edilen işlerin gerçek olmadığını hedef ülkeye vardıktan sonra anlarlar. Büyük çoğunluğu borçlandırılır, tehdit edilir, genellikle de “fuhşa” zorlanırlar.