HARİKA YEMEK

Aşçılığıyla ün yapmış yaşlı bir kadındı. Akşam yemeğine gelecek olan oğlu ve yeni gelini için mutfağına kapanmış hâlde yemek yapıyordu. Aynı akşam yemeğe eski bir aile dostu da davetliydi. Sonunda akşam oldu, beklenen misafirler geldi. Hoş beşten sonra hep beraber sofraya oturduklarında çok şaşırtıcı bir durumla karşılaştılar.
Yaşlı kadının o gece yaptığı yemekler değme oburların bile iştahını kapatacak kadar berbattı. Tatlılar çiğ un kokuyordu, patatesler yer yer yanmıştı, köftelerinse dışı pişmiş, içleri çiğ kalmıştı. Oğlu, yeni gelini ve aile dostu, kadıncağıza durumu fark ettirmemek için ellerinden geleni yaptılarsa da yemek sırasında pek iştahlı göründükleri söylenemezdi. Nihâyet yemek bitti ve yeni evli çift, annelerinin ellerini öperek evlerine gittiler.
Aile dostları ise biraz daha kaldıktan sonra gitmeyi düşünüyordu. Oğlu ve gelini gittikten sonra yaşlı kadına, “Senin harika bir aşçı olduğunu herkes gibi ben de biliyorum” dedi, “Bana söyler misin, bu geceki yemekler neden o kadar kötüydü? Bence bugün ya hastasın ya da bir sorunun var”.
Yaşlı kadın gülümseyerek cevap verdi, “Hayır, hiçbir şeyim yok!” dedi, “Kasten öyle yaptım. Bu yemekten sonra oğlum asla iki de bir annesinin yemeklerini hatırlatıp karısının kalbini kıramayacak”.