HANGİ BİRİNE YANALIM?

Günlerdir yanıyor ülkemiz…
Zaten dünyada, en çok ormanına kıyan ülkelerin başında geliyoruz…
Ama ah bu yangınlar…
Hangi birine yanalım?
Cennet ağaçların yok olmasına mı?..
Yangın söndürürken hayatını feda edenlere mi?
Ateş arasında kalıp can verenlere mi?..
Milyonlarca canlının kavrulmasına mı?...
Bitki örtüsünün yitip gitmesine mi?
Orman köylerine mi?..
Orman köylüsüne mi?..
Bir var bir yok; bitip giden anılara, hatıralara, eşyalara mı?..
Hangisine yanalım?
Hangi yürek dayanır?
Yangınların hangisinin sabotaj olduğu, hangisinin kasıtlı veya terör kaynaklı yakıldığı elbette süregelen soruşturmalarda aydınlanacak…
Baştan söyleyelim meramımızı da aklı algı ve çarpıtmaya odaklı bir kısım iyi anlasın:
Ormanı yakana lanet olsun… Yaktırana lanet olsun… Yaktırmaya göz yumana, teşvik edene lanet olsun…
Hepsini ateşe atmak lazım ki anlasınlar bir tavşanın yanarken çektiği acıyı, bir kaplumbağanın yaşadığı dehşeti!
Ama elbette bunu benzetme kasdıyla yazıyoruz; “ateşe atmak lazım” deyince de çarpıtan olur muhakkak. Kastettiğimiz; hukuk çerçevesinde en ağır cezayla cezalandırılmaları…
Lakin geçelim çarpık zihniyeti…
Hangisine yanalıma devam edelim…
Yanan ormanların dibinde ne var?
Deniz.
Deniz ormanı söndürecek…
Çaresizsiniz söndüremiyorsunuz…
Çünkü helikopteriniz kısıtlı, uçağınız yok sayın…
Kiralamakla, gelecek yardımla söner mi bu yangınlar?..
Bir noktayı kurtarıyorsunuz diğer taraf yanıyor…
O il, bu il; kaç ilde yangın çıktı ve çıkmaya devam ediyor?..
Hangisine yanalım?
Uçak filomuzun olmamasına mı?
Orman Genel Müdürlüğü’nün 28 makam aracına 60 milyon TL vermesine mi?
“Evleri çok eski olan vatandaşlar keşke bizim de evimiz yansaydı diyecekler” şeklinde cümle kurabilen yöneticiler olduğuna mı?...
Yangınların Bodrum’u yok etmeye başladığı günlerde yangının ortasına denk gelen Balıkesir Barosu Genel Sekreteri Avukat Ömer Faruk Yüksel’in şu tweetinin altında yatan acıyı hissedebiliyor musunuz:
“Bitti çam… Bitti arı… Bitti böcek… Bitti polen… Bitti orman… Marmaris Çam Balı dünyanın en meşhuruydu  4 gün öncesine kadar.. Bitti bal, bitti hayat… Bitti.”
Acıyla kavrulduk hepimiz…
Ama hangisine yanalım?..
“Yanan yerleri sürekli göstermeyin, kaos isteyen çevrelerin istediği yayındır bunlar” anlamında medya kuruluşlarına yazı gönderen RTÜK’e mi yanalım? Ne gösterecek ekranlar, penguen mi?.. Yanan yerleri göstermeyecekler de ne yapacaklar, şarkılı türkülü yayın mı?
“Her yardımı kabul etmiyoruz, hava  trafiğinde zorluk yaratabiliyor” diyen bakanımıza mı?..
Yanıyoruz ulusça, vatanca.
Ormanlarımız elbet bir gün yeniden kendini toparlayacak; elbet bir gün yine yeşil olacak Marmaris ve diğerleri.
Ama diğer yangın nasıl sönecek?
Akıl tutulması…
Şaşkınlık…
İsraf…
Düdük kadar Yunanistan’ın 38 uçağı olduğu ifade edilirken…
Türkiye’nin 100 uçağı olması lazım…
Nerede uçaklarımız?...
Niye yok uçaklarımız?..
THK’nın ilk pilotu diyor ki; “Kiralamaya verilen parayla Türkiye’nin uçak filosu olurdu”
Neden yok kendimizin uçağı, filosu?
Taşıma suyla değirmen döner mi?..
Kendi uçakların olsa…
#helpturkey  tag’ı açılır;  #strongturkey tag’ı ile felakette bile kutuplaşmanın akıl dışılığına tanık olur muyduk?..
Orman yangınları söner elbet.
Yana yana da olsa söner…
Ve dirilir elbet bir gün doğa; geç de olsa.
Peki “niye uçak yok” dediğiniz zaman bunun cevabı ne?..
Keşke, “uçağımız yok ama 1000 tane helikopterimiz var” denebilseydi, bu denemiyorsa uçak istemesin neresinde var kötülük?..
Yangın sönecek elbet telafisi imkansız hasarlar verse de…
Ama bu kutup nasıl son bulacak?
Azerbaycan asker gönderip yardım faaliyetine katılırken Mehmetçik neden yok; siyaset diline bulaşmadan nasıl açıklayacaksınız bunu?
Nasıl çıkacağız karanlıktan aydınlığa?