HAN VE YOLCU
Günlerden bir gün, zamanın ünlü bir bilgesi hükümdarın sarayının kapısına geldi. Muhafızların hiçbirisi saygıları nedeniyle onu durdurmaya çalışmadı. Bilge, sonunda hükümdarın tahtında oturduğu odaya girdi. Ziyaretçisini hemen tanıyan kral saygıyla ayağa kalkıp sordu: “Ne istiyorsun? Sana nasıl yardım edebilirim?” “Bu handa uyuyacak bir yer istiyorum” cevabını verdi bilge. “Ama burası han değil ki” dedi kral hafif kızgınlıkla, “Benim sarayım.” “Sorabilir miyim: Senden önce bu sarayda kim yaşıyordu?” “Babam. O öldü ama.” “Ondan önce kim yaşıyordu?” “Büyükbabam. O da öldü.” “O zaman burası insanların kısa bir süreliğine gelip kaldığı, sonra da terk edip gittiği bir yer demek ki. Neden ona han demeyeyim?
Deneyim
60'lık ünlü ressam, bir lokantaya girer. Gerçi cebinde parası yoktur ama aldırmaz. Lokantacıya yapacağı portresine karşılık yemek yemek istediğini söyler. Güzelce karnını doyurur. Sonra bir çırpıda lokantacının portresini çizerek masaya bırakır. Kalkarken adam gelir, resme bakar, beğenir. “Güzel ama” der lokantacı “Bir dakikada yaptınız bunu, oysa bir saattir yiyorsunuz”. Ressam: “Bir dakika değil, 60 yıl ve bir dakika” diye karşılık verir.
Dilenci ve Turgenyev
Büyük Rus yazarı Turgenyev, soğuk bir akşamüstü evine doğru yola çıkmış. Yolda bir dilenci kendisinden para istemiş. Bütün ceplerini kurcalayan Turgenyev, ne yazık ki hiç para bulamamış. Bunun üzerine kendisine uzatılan soğuk elleri kendi elleriyle ısıtarak: 'Kusura bakma kardeşim sana verecek bir şeyim yok' demiş. Dilenci; 'Verdiniz ya efendim' demiş. 'Bana kardeşim dediniz.'
Thales'ten Bir Öğüt
Biri Thales’e sorar; 'Sana göre dünyada biricik devamlı olan şey nedir?' 'Ümit' diye cevap verir düşünür. 'Zira bizi en son bırakan budur.' 'Peki, öyleyse en kolay olan şey nedir?' diye sorulunca, 'Başkasına nasihat vermek' diye karşılık verir.
Büyük İskender'in Aristo'ya Mektubu
Büyük İskender, büyük filozof Aristo'ya bir mektup yazıp sorar: 'Zaptettiğim topraklardaki insanları tahakkümüm altında tutabilmek için neler yapmalıyım?' 1- Ülkenin ileri gelen insanlarını sürgüne mi göndereyim? 2- Ülkenin ileri gelenlerini hapse mi atayım? 3- Ülkenin ileri gelenlerini kılıçtan mı geçireyim? Aristo’dan cevap gelir: 1- Sürgünde toplanıp sana karşı baş kaldırırlar. 2- Hapishaneler militan yuvası olur, kontrolden çıkar. 3- Onlardan sonraki kuşak intikam hırsıyla büyür, tahtını sallar. Aristo, çözüm olarak şu tavsiyede bulunur: İnsanların arasına nifak tohumları ekeceksin. Birbirleriyle savaşınca, hakem olarak kendini kabul ettireceksin. Ama anlaşmaya giden bütün yolları tıkayacaksın!
Alışkanlıklar
Bir bilgenin öğrencileri bir gün sormuşlar: 'İnsanlar neden kötü alışkanlıkları daha kolay ve iyi alışkanlıkları daha zor edinirler? Neden iyi alışkanlıklarını uzun süre muhafaza 'edemiyorlar? Yaşlı bilge: 'Peki ben size şöyle bir soru sorayım: Eğer iyi tohumu güneşte bırakırsak ve kötü, çürümüş tohumu toprağa gömersek ne olur sizce?' demiş. 'İyi tohum kuruyacak güneşte, kötü tohum ise hastalıklı filizler verecek ve sağlıklı bir meyve olmayacak' diye cevaplamış öğrenciler. Bilge devam etmiş: 'İnsanlar da bu şekilde davranır: İyilikleri ruhlarında saklayıp filizlerini büyütmektense açığa çıkarıp kayıp ediyorlar. Diğer yandan da günahlarını ve kötü taraflarını başkalarından saklamak için içlerinde gizliyorlar. Onlar orada büyüyüp insanı kalbinden yok ediyorlar... Ancak siz, bilge olun...'
Mutluluğun Sırrı
Bir genç bir zamanlar mutluluğun sırlarını öğrenmek istemiş. Bir bilge aramış. Sormuş, soruşturmuş falanca kişidir demişler. Ayrıca kırk günlük mesafedeki bir köşkte yaşadığını da öğrenmiş. Üşenmemiş, yola çıkmış ve bilgeyi bulmuş. Bilge, onu bir güzel ziyafetle ağırlamış, isteğini sormuş: 'Mutluluğun sırrı” demiş delikanlı ” bana bunu öğret.” Bilge bu sırrı vermeyi kabul etmiş. Delikanlının eline bir kaşık vermiş, iki damla sıvı yağı da kaşığın içine koymuş. “Köşkümü bir güzel gezeceksin ancak bu yağı dökmeyeceksin” demiş. Delikanlı sarayı geziyormuş ama gözü devamlı kaşıktaymış. Dönmüş gelmiş. Bilge sormuş. “Salondaki Acem halılarını gördün mü, kütüphanedeki şömineyi fark ettin mi, bahçedeki gülleri gördün mü?” şeklinde bir yığın ayrıntı sormuş. Utanan delikanlı, hiçbir şey görmediğini itiraf etmiş. Çünkü sadece yağa bakıyormuş. Bilge şöyle demiş; “Öyleyse git şimdi daha dikkatli olarak köşkümün harikalarını gör. Oturduğu evi tanımadan o insana güvenemezsin”. İçi rahatlayan delikanlı, kaşık elinde gördüğü her şeyi hafızasına adeta kazırcasına dikkat etmiş, gördüklerini bir güzel anlatmış. Bilge; “Peki sana emanet ettiğim iki damla yağ nerede? diye sormuş. Kaşığa bakan delikanlı, iki damla yağın dökülmüş olduğunu görmüş. Bilgeler bilgesi demiş ki; “Mutluluğun sırrı, dünyanın bütün harikalarını görmektir ama iki damla yağı unutmadan”.
Kuyu
Günlerden bir gün, köylerden birinde bir çiftçinin eşeği kör kuyuya düşer. Eşek saatlerce acı içinde kıvranır ve bağırır. Sesini duyan sahibi gelip baktığında zavallı eşeği kuyunun dibinde görür. Çaresiz çiftçi köylüleri yardıma çağırır. Köylüler kör kuyudaki eşeği kurtarmak için ne yapacaklarını düşünürler ama sonuçta onu kurtarmanın imkânsız olduğuna ve bunun için çalışmaya değmeyeceğine karar verirler. Tek çare, kuyuyu toprakla örtmektir. Herkes ellerine aldığı küreklerle etraftan kuyunun içine toprak atar. Zavallı hayvan, üzerine gelen toprakları, her seferinde silkerek dibe döker. Bir süre sonra ise ayaklarının altına aldığı toprak sayesinde her an biraz daha yükselir ve sonunda yukarıya kadar çıkar. Köylüler kuyudan dışarı çıkan eşeğe çok şaşırır.
Yorum yapın