Dünya barışı için sevgi ve anlayış gerekirken, biz insanlar ne yazık ki kötü olmayı seçiyoruz.

Dünya barışı arayışı asil bir çabadır ancak başarılması kolay bir görev değildir. Dünya barışı kavramı, insanların çatışmadan, şiddetten ve baskıdan uzak, uyum içinde yaşadığı uyumlu bir küresel topluluk fikrine dayanmaktadır. Dünya barışına ulaşmak, kolektif bir çabayı ve dünyadaki tüm insanların, hükümetlerin ve kuruluşların katılımını gerektirir. Maalesef tarihimiz sayısız can kaybına, toplumların yok olmasına yol açan savaşlar, çatışmalar ve şiddet olaylarıyla doludur. Sevgi ve anlayışın dünya barışının temel bileşenleri olduğu doğrudur. Sevgi, güçlü ilişkiler kurmak ve topluluk duygusunu geliştirmek için gerekli olan nezaketi, şefkati ve empatiyi teşvik eder. Anlamak ise farklı bakış açılarına, inançlara ve kültürlere saygıyı gerektirir. İnsanların farklılıklarına rağmen barış içinde bir arada yaşayabilecekleri hoşgörü ve kabul kültürünün geliştirilmesine yardımcı olur. Ancak bu özellikleri geliştirmek, özellikle korkunun, güvensizliğin ve nefretin kol gezdiği bir dünyada her zaman kolay olmuyor. Üstelik insanlar her zaman iyi niyetlerle hareket etmezler.