DOĞAYI KORUYAMIYORUZ

Doğayı koruyamıyoruz. Doğayı canla başla korumaya çalışanlara da engel oluyoruz. Bu doğa bizlere Allah’ın bahşettiği bir nimettir. Bu nimeti laiki ile koruyamıyoruz. Korumak azmi olanlara da engel oluyoruz. Toprağın değerini hiç ama hiç bilmiyoruz. Alt tabanı toprak değil mi deyip geçiliyor. Toprak olmadan da hiçbir şeyin olmayacağını bilmiyoruz. Doğayı kendimize uydurmaya çalışıyoruz. Doğa bize uymaz bizim doğaya uymamız gerekir. Doğa kendisine bir dere yatağı açmış. Bu dere yatağı ile dağdan gelen suları toplayıp denize ulaştırıyor. Sen gelip doğa olayına kendine göre bir şeyler yapıp yapısını bozarsan? Doğa eninde sonunda o eski haline dönmek için bir hareketlilik gösterir. Yeni olaylardan bir örnek alalım. Geniş bir dere yatağını insanoğlu akıllı ya? Sağından solundan daraltarak bir metreye kadar düşürmüşler. Birde derenin suyunu duvarla kontrol altına almışlar.  Dereden yer kazanmışlar. Bu kazanılan yerlere imar izni vermişler. Gün gelmiş gelen suyu daraltılan dere yatağı taşıyamaz hale geliyor. Her tarafı sel basıyor can kayıpları meydana geliyor. Allah hayatlarını kaybedenlere rahmet eylesin. Mekanlarını cennet eylesin. Allah ülkemizi her türlü felaketlerden korusun. Yönetim tarafından, ülkenin toprakları gerektiği gibi korunamıyor. Ne denizleri koruya biliyorlar? Ne ormanları koruya biliyorlar? Nede vadileri koruna biliniyorlar? Bu ülkede doğanın en candan savunucusu. Kıymet verilmeyen, horlanan, köylü değil mi denip geçilen? İşte o köylüdür. Hiç başka yer kalmamış gibi?  Bir şey yapılacağı zaman hemen köy arazileri akıllarına gelir. Arazilerini vermemek için direniyorlar. Jandarmanın veya polisin müdahalesine maruz kalıyorlar. Topraklarını korumak için ellerinde geleni yapıyorlar.  Amma devlet bir defa çöreklenmiş oraya. Arazileri ellerinden gidiyor. Şu değer verilmeyen köylülerin. Bu ülkenin topraklarını korumak için gösterdiği çabanın yarısını dahi devlet gösteremiyor. Türk milletinin ananevi bir geleneği vardır. Ata toprağı satılmaz derler. Ananevi gelenekler yerle bir oldu. Şehit kanı ile yoğrulmuş toprakların. Nasıl ele geçirildiğini bile düşünmeden satanlar.  Şehitlerin kemiklerini sızlattıklarını biliyorlar mı acaba?  Artık manevi değer diye bir şey kalmadı. Artık devir maddiyat devri oldu. Parası olmayanın itibarı bile kalmadı. Varsa, yoksa maddiyat devri başladı. İşte bu maddiyatçılık millet olarak bize her şeyimizi unutturdu. Onun için ne doğamızı koruya biliyoruz? Ne de topraklarımızı koruya biliyoruz?  Bir devlet topraklarının satılmasına izin verir mi? Söyleyin Allah aşkına? Verir, çünkü devlet kendisi toprak satışına başladı. Akdeniz ve ege denizi kıyılarındaki arsa ve dinlenme tesislerini devlet kendisi satışa çıkardı. İktidarların görevi devletin topraklarını korumaktır. Devletin topraklarını satmak değildir. Topraklarını koruyamayan bir iktidardan doğayı koruması beklenemez. Çünkü her şey maddiyata dönüşmüştür. Para her şey demek değildir. Hele toprak olayında? Toprak elden çıktıktan sonra dönüşü olmayan bir yola girilmiş demektir. Toprağı olmayan devlet olmaz. Toprak olmadan millet olmaz. Millet olmadan da devlet olmaz. Her şeyin başlangıcı toprakla oluşur. Toprak olmadan tarım yapılamaz. Tarım olmadan da gıda maddeleri olmaz. Onun için topraklarımızı hem düşmanlarımızdan korumalıyız. Hem de doğa olaylarına karşı korumalıyız.  Dere yatağına imar izni vermek. Doğaya yapılmış en büyük ihanettir. Bilim adalarına itibar etmemektir. Ülkemizin en acınacak yanı ilim adamlarına itibar edilmemesidir. İlmi hiçe saymaktır. İlime değer verilmezse? Her türlü felaketle karşılaşmak mukadderdir. İlme inanmamak kader çizgisini kendisinin çizmesi demektir. Saygılarımla.

Türkiye laiktir, laik kalacaktır. Ne mutlu Atatürkçüyüm diyenlere! Ne mutlu cumhuriyetçiyim diyenlere! Ne mutlu Türk milliyetçisiyim diyenlere! Ne mutlu varlığım Türk varlığına armağan olsun diyenlere! Ne mutlu demokratım diyenlere! NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE!