DENİZİN ORTASI KARANLIK !

Türkçe’ye Doğu Batı Araştırmaları Enstitüsü çevirmiş ve biz de Turque Diplomatique’den alıntılıyoruz:

*
Küçük kız, annesi ve bir yaşındaki kız kardeşiyle birlikte Lübnan’dan ayrılan ayrılan bir balıkçı teknesinde on gün boyunca aç ve susuz kaldı.
“Anne ben acıktım.”
Bunlar muhtemelen İtalya’ya ulaşmaya çalışırken bir teknede hayatı sona eren dört yaşındaki Suriyeli kız Loujin Ahmed Nasif’in son sözleri oldu.
Loujin, annesi ve henüz bir yaşındaki küçük kız kardeşi ile on günden fazla bir süredir Lübnan’dan altmış göçmeni olan bir balıkçı teknesinde, yiyecek ve su olmadan seyahat ediyordu.
Defalarca imdat çağırısına rağmen kimsenin yardım etmek istemediği o teknede denizin ortasında susuzluktan öldü.
Aktivist Soufi Nawal, “Loujin, Avrupa politikaları yüzünden öldü! ‘Anne susadım’ derken annesinin kollarında öldü” dedi.
Haberi yayan aktivist, Facebook’ta küçük Loujin’in gülümseyen bir fotoğrafını yayınladı ve altına şunları yazdı:
“Bebeğim... Elimden gelenin en iyisini yaptım, ancak bazı çok kötü yetişkinler size yardım göndermemeye karar verdi.”
Loujin’in annesinin, dört yaşındaki kızı ve henüz bir yaşındaki küçük kız kardeşi Mira ile birlikte bindiği tekne, önce; geçtiği Sar bölgesinin yetkililerinden - daha önce Malta’dan- yardım istedi. Bir Yunan gemisinden, aynı zamanda geçen birçok ticaret gemisinden de...
Ancak, hiçbiri yardım yanıtı vermedi. Sonunda Yunan makamları tarafından gönderilen bir ticaret gemisi tekneyi kurtardığında, küçük Loujin için çok geçti:
Gemiden acil tıbbi tahliye talep ettiler, ancak helikopter kurtarmaya geldiğinde Loujin çoktan ölmüştü. Küçük Mira ise o sıcaklarda çok fazla deniz suyu içtiği için ağır rahatsız bir halde hastaneye kaldırıldı. Küçük Loujin, Kraliçe II. Elizabeth’in hayatını kaybettiği saatlerde bu dünyadan ayrıldı.

*
Yabancı olmadığımız, her gün bültenlere konu olan cinsten iç yakan bir gerçek.
Dünyanın en çok göçmen kabul eden ülkesiyiz ve Batı’nın kabul etmediği, botlarını deldiği, denize döktüğü ve bu nedenle ölüm tehlikesi geçiren göçmenlerin de hayatını kurtarıyoruz.
İnsanlık gereği.
Çünkü Türkiye, kendisinin de içinde bulunduğu her türlü ekonomik sıkıntıya rağmen insanlığını kaybetmeyen ve ön planda tutan bir ülke.
Elbette mülteci sorunu, düzensiz kabul, sayısı ve kontrolü belli olmayan bu manzaranın demografik açıdan ileride çok başımızı ağrıtacağı açık, bu nedenle mülteci sayısının milyonlara ulaşmasını hep eleştiriyoruz.
Kimse de madalya falan vermiyor, herhangi bir destek olmuyor Türkiye’ye, yardım olarak gönderilen tutarlar devede kulak…
Ki konunun zaten ileride ülkenin geleceği açısından çok büyük sorunlara yol açacak olması önümüzdeki tek ve asıl gerçek. Mülteciler sayısal olarak Türkiye’nin başını ağrıtacak seviyeyi geçeli çok uzun zaman oldu ve pek çok yerleşim biriminde Türk nüfusuna tehdit olmaya başladılar. Bunun yanı sıra asayiş olaylarındaki artışları konuşmuyoruz bile! Geleceği düşünmeyen hesapsız politikalar maalesef çok dert açacak daha!
Lakin insani açıdan göz göre göre ölümlere terk etmek, başka bir insanlık suçu.
Avrupa bu suçu hep işliyor.
Çünkü duygudan arınmış bir çıkar politikası güdüyorlar.
Hepsi birbirinin aynı aslında. Çıkarları uğruna yapmayacakları yok ve insan olmanın ötesinde katı bir tutum içindeler ki bunu da sık sık açıkça ifade ediyorlar zaten, sakladıkları bir şey yok yani!
Malta, İtalya, Yunanistan….
Gün geçmiyor ki Yunanistan’ın adalarına çıkmaya çalışırken yunan sahil güvenlikleri tarafından Türk karasularına itelenen, sürüklenen, botları delinen kaçakların dramını görmeyelim.
Loujin, denizin ortasında, Avrupa’nın göbeğinde açlık ve susuzluktan ölmüş.
Çocuklar dünyanın en masumları ve Avrupa, çocukların dahi elini tutmuyor, elini tutmayı bir kenara koyun, su ve yemek bile vermiyor.
21.yüzyılın nasıl bir zalimliği bu?
Stampa’da yayınlanan yazıyı etkileyici bulduğumuz için aktarmak istedik sizlere de.
Sayısız insan aynı gün hayata veda ederken bu da bir başka acı hikaye..
Loujin, kraliçe ile aynı gün kapamış gözlerini…
Biri yaşadığı kadar yaşamış; diğeri yaşayacakken Avrupa’nın göz kapamasıyla hayata veda etmiş…
Hayat!
Denizin ortasında karanlık ki o kadar!