DAMAR DAMAR ÜSTÜNE
Kramp gibi bir şey. Öyle hiç ummadığın bir zamanda ya denizde ya da uykuda ansızın giriveriyor dünyana ve o birkaç zaman dilimini sana zehir ediyor. Allah’ım nasıl kıvranmaktır bu? Geçmiyor, hiç geçmiyor! “Ayak baş parmağını geri doğru çek!” Hah, geçer gibi oldu. Yok, işte yine geldi namussuz! Kramp gibi, çok fena can yakıyor. Yeni bir alfabe gibi değil ya da yeni bir daire tutunca elektrik-su-doğalgaz açtırmak gibi de değil. Ansızın gelen bir polis anonsu gibi, üstelik o anons sizin sokakta dönüyor: “Ne oldu acaba? Hayri’nin oğlan yine birini mi bıçakladı? Aman canım, hepsi Hayri’nin bok yemesi. Kızı çok sıktı, kocaya kaçtı. Oğlanı da çok gevşetince yaramaz oldu.”
Aydın abi yine kuşlara kızmış, dilinde bin türlü küfür: “Benim kuşlar küfürle çalışıyor, sövmezsen yumurtlamaz namussuzlar.” Merakımı mazur gör, kuşların satıldığı insanlar onlara sövmezse üremezler mi acaba? Hani olur ya, kuş bu, kendine sövülmeyince psikolojisi bozulup “Yumurtlamıyorum ulan!” derse… Mümkün mü böyle bir şey? Müşavir Barış’a sormak gerek, adam muhasebe dışında her şeyi biliyor, bunu da bilir herhalde. Daha geçen gün Muharrem’in kanser olduğunu bildi, Aydın’ın kalp krizi geçirdiğini de bildi. Sanırım Barış bir tek ihanet bilmiyor. Garibim sürekli hayatın şamarını yiyip duruyor. Onun sınavı da bu demek.
Terzi yine telefonunda muhalif videolar izliyor. İlerleyen yaşına rağmen gençliğinin o müthiş karşı duruşuyla pasajda geziniyor. İyi adamdır, tevazu sahibidir, her sohbetinden bir kitap çıkarırsın. Keşfedilmemiş bir ülke gibi, her konuşmasında seni enfes bir limana götürür. Aydın, Barış, Terzi hep beraberdir. Yenilerde pasaja gelen bir öğretmen de bunlara takılmaya başladı. Safça bir çocuk, biraz da kendini ispatlamaya çalışıyor gibi, büyüyecek daha tabi. Arada üçüne de yardım etmeye çalışıyor. Çoğunlukla da bir söz, bir onay bekliyor; yardımın amaca erişip erişmediğini denetliyor sanırım.
Ulan yine o şey işte! Kramp mı ne haltsa! Tam kafayı dağıtıp acısını unutmuşken ansızın yeniden canlanıyor. Bir canavar gibi ya da tene dolan bir efsunlunun ruhu gibi kıvranıp duruyor. Gece haberlerinde altyazıda geçen akaryakıt zammı gibi, yırtık dondan çıkar gibi… Dayanılmaz bu acıya, bir avuç isot yutsan bunun kadar acı vermez. Ortaokulda yanağından öptüğün kızın, babasının tayiniyle Türkiye’nin Patnos adıyla bilinen bir başka ucuna göçmesi bile bu kadar acıtmamıştır. Defol git bakalım maliyeci kızı, oysa tüm yürek vergilerini o kıza vermiştin değil mi? Annenle babanın ayrılması, hani sen altı buçuk yaşındayken bir anda ne tam anneni ne tam babanı görebildiğin zamanlar, o zamanlar bile bu kadar acımamıştır için.
Sahi yahu, ne ki bu acı? Acının eşik”leri, önceden çekilen acılara göre şekillenirdi değil mi? Sen bunca acı çektin, neden hala canın acıyor? Hatırlasana, Cemal Hoca’nın sigara içtiğini öğrendiğin zamanı. Ne büyük hayal kırıklığıydı “kanatsız melek” olarak bildiğin öğretmenin katran yığınını ciğerlerine çekmesi. Geçen sene Ertan yokken eleman kızın höşmerimi indirimsiz vermesi de üzmüştü seni, üstüne bin bir türlü gelinlik giydirdiğin ilkokul öğretmeninin de bir yaz akşamı evlenip gitmesi de. Şu halde senin yüreğin zımpara olmalıydı, hiç hissetmemeliydin bunu. Bu işte bir yanlışlık olmasın? Ya da bir yalnızlık? Hani acılara sıkıntılara hep alışıyordu insan? Palavra anasını satayım! Kuyruklu yalan! Fondan bir Münir Özkul çıkıp şu doktrincilere “Ziyaaa!” diye bağırsa ne çok hoşuna gider. “Biz verme ağacıyız.” diyen Hamit Hoca haklı sanırım. Acılara direncini vereceksin, yaşama gençliğini, insanlara güvenini, zamana neşeni… Hep vereceksin, hiç almadan hep vereceksin. Sonra bir yağmur sızıntısı toprağı delip kafatasından süzülürken karıncalar rahatsız olup leğen kemiğine doğru inecek. Acının son gösterimi, hırsın ve kazanmanın cesetleşmiş suretleri. Bak, ansızın çıkıp gidiverdi değil mi? Kramp gibi evet, tıpkı bir kramp gibi. Kısacık bir öykü gibi, en vurucu cümlelerle en onulmaz yaralarla dolu 580 sözcükten oluşan kısa bir öykü gibi başlayışıyla bitişi farksız. Ekmek arası komedi filmlerine benziyor. Ben ne izlemiştim, diyebilirsin. Yaşanmamış gibi, öyle hissedilir. Kramp gibi…
Yorum yapın