BANA BÜYÜ YAPTILAR

Bana büyü yaptılar cümlesini günümüzde sık sık duyarız. Büyü insan bilgisi dışında oluşan ve başkaları tarafından ruhi ve psikolojik dengesini bozup bir çeşit etkileme yöntemidir.
Büyü veya sihir, insanların doğaüstü, paranormal veya mistik yöntemlerle doğal dünyayı (olayları, nesneleri, insanları) etkileyebildiğini öne süren uygulamalar ve bunların çevresinde oluşturulan kültürel sistemdir.
Popüler kültürde sık rastlanılan büyü yapma yöntemleri arasında; çeşitli malzemelerden karışımlar hazırlama, büyülü sözcükler söyleme veya hareketler yapma, büyülü yazılar veya semboller çizme, sihirli değnek gibi araçlar kullanma, belirli bir kişiyi sembolize eden kuklalar kullanma, kan veya hayvan yağı kullanma sayılabilir. Büyüler zengin, sağlıklı veya başarılı olmak, birine yardım etmek gibi iyi amaçlarla veya birini cezalandırmak gibi kötü amaçlarla da icra edilebilir.
Büyü ile uğraşan kişiler büyücü ya da sihirbaz olarak tanımlanır. Ortaçağda din adamı, mezarcı, şifacı, demirci gibi bazı meslek sahiplerinin ve bedensel ya da ruhsal engeli olanların büyücülükle uğraştığı düşünülürdü. Günümüzde hâlen, bazı engellilerin büyü yapma veya ruh çağırma seansları esnasında doğaüstü güçler tarafından cezalandırıldığı (çarpıldığı) inancına bazı toplumlarda rastlanılır. İnsanoğlunun büyüye olan inancı antik çağlardan günümüze gitgide azalmıştır. Günümüzde büyünün tüm çeşitleri modern bilim tarafından reddedilir ancak büyüye olan inanca bazı dinlerde ve akımlarda hâlen rastlanılır. Bilinen Büyüler
Ak büyü: Âşık olunan kişiyi kendine bağlamak, çiftlerin arasını düzeltmek, düşmanı dost yapmak, erkeği eve bağlamak amacıyla yapılır.
Kara büyü: Kişiyi bunalıma sokmak, kaza- belaya bulaştırmak, kişinin işlerinin ters gitmesine neden olmak, karanlık güçlerle işbirliği yapmak amacıyla yapılır.
Kırmızı büyü: Büyülerin en kötüsüdür. İnsanları öldürmek, akıllarını sakatlamak, intihara yol açmak, lanete bulaştırmak, ölülerle konuşmak amacıyla yapılır.
İslam âlimleri, sihir yapmayı, Kur’an ve Sünnete dayanarak büyük günahlardan saymışlardır. 

/////

HERKESİN BİR HİKÂYESİ VARDIR

** “Her insanın bir öyküsü vardır, ama her insanın bir şiiri yoktur. '’ Özdemir Asaf
**Herkesin bir hikâyesi var; Kiminin anlata anlata bitiremediği, kiminin içine atıp söyleyemediği!
**"Herkesin bir hikâyesi vardır... Kimi kâğıda kazır hikâyesini, kimi etine... Kâğıt yanınca, et gömülünce biter hikâye..." - İncir Reçeli 2
**Bir Kızılderili reisin dediği gibi "Anlatacak hikâyesi olmayan kişi Bufalo çayırındaki rüzgâra benzer"
Aslında hepimizin bir hikâyesi var. O yaşanan çatıların altında romanlara, filmlere konu olacak ne hikâyeler çıkar. Hayat bazen öyle acımasız oluyor ki, hikâyeyi anlayamadan bu dünyadan göçüp gidiyorsunuz. Yıllar önce sokaklarda yaşayan biri vardı. O kişiyi bir eve yerleştirdik. Üstüne başına bir şeyler aldık. Karnını doyurduk. Kısacası arkadaşlarla el birliği bakmaya başladık. Bir gün bana uzun yıllar çalıştığını ve emekli olmak istediğini emekli olursa hayatının bir düzene girebileceğini söyledi. Yardımcı olacağımı söyledim. Emekliliği hak etmesi için 3 yıl daha prim yatırması gerektiği ortaya çıktı. O kadar çok üzüldü ki anlatamam. Sürekli olarak ben 3 sene bekleyemem demeye başladı ve 2-3 ay sonra yıllardan beri görmediği ailesine uzun bir mektup bırakarak intihar etti.
Hayat bu kadar acımasız işte. İnsanlar sorunlarını aşamıyor, etraf destek olmuyor. Yada olduğunuz destek yeterli olmuyor.