AYYYYY-M
Anayasa Mahkemesi.
AYM diye kısaltılıyor.
Ama artık korkuyoruz O da ayyyy dedirtir hale mi geliyor ne?
Oysa gerçekten yerel mahkemelerimizin hallerini görünce, güya yargı hızlanacak, Yargıtay’ın iş yükü azalacak diye kurulan İstinaf Mahkemelerinin hepsi birer küçük Yargıtay’a dönüşüp onlardan da dosya dönüşü eski dönemlerdeki gibi aylar ve yılları bulmaya başlayınca, Yargıtay’daki bazı dosyalar 5 günde dönüp bazısı 5 yılda dönmeyince…
Hukuk paydası altında, bireysel özgürlükler anlamında Anayasa Mahkemesi bir nebze gönülleri ferahlatan bir yüksek mahkemeydi.
Fakat siyasetin etkisi altına girmeyen, etki altında kalmayan hiçbir zerre kalmadığı için Anayasa Mahkemesi de artık hukukun evrensel ilkelerinden çok kim kimin döneminde üye seçilmiş onunla anılır oldu.
Hukuka olan inanç açısından aslında ne kadar hazin bir durum.
Biliyorsunuz Anayasa Mahkemesi’ne getirilen Bireysel Başvuru hakkının temelinde, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne Türkiye’den giden dosya sayısının azalmasını sağlamak da vardı.
Ama yine de AİHM’ye giden dosya sayısında Türkiye olarak zirvelerdeyiz.
Bununla beraber AYM’ye yapılan bireysel başvuru sayıları da patlamış durumda.
Konumuz bu değil de uzunca bir giriş oldu ister istemez…
Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru yanında aynı zamanda kendisine verilmiş görevleri de ifa etmeye devam ediyor.
Konu, Seçim Yasası’nda yapılan son düzenlemelerle ilgili yapılan iptal istemli başvurunun oy çokluğu ile reddedilmesi.
Neydi iptali istenen hususlar?
Cumhurbaşkanını propaganda yasakları dışında tutan düzenlemenin ve seçim kurullarının 3 ay içinde yenilenmesini öngören maddenin iptali istemiydi.
Yüksek Mahkeme geçtiğimiz günlerde verdiği karar ile iptali istenen hükümlerin Anayasa’ya aykırı olmadığına karar verdi, iyi mi?!
Karar oy çokluğu ile alındı.
Yani iptal yönünde de rey veren üyeler var ama kimler red yönünde oy vermişler aslında ona bakmak gerekmez mi?..
İşte, maalesef bu noktada, kim kimin zamanında atanmış tartışması gündeme geliyor ve yüksek mahkemenin de saygınlığı işte tam da bu sebeple zedeleniyor.
Oy çokluğu ile verilen karar bu yönde olduğu için de her sade vatandaş gibi sokaktaki insanımız da soru sormadan edemiyor….
Yüksek yüksek hakimlerin bir kısmı iptal gerekir, bir kısmı iptal gerekmez diyorsa…
Oy çokluğu adil bir karar mıdır şimdi? Yüksek Mahkemenin verdiği kararlar zaten oy birliği ile değilse bir sakatlık yok mudur ve özellikle Anayasa Mahkemesi’nin üyeleri, hukuk paydası altında gerekirse kendi içlerinde çok alevli-ateşli tartışmalar yapsınlar ama kararları hayati nitelikte ise oy birliği ile karar çok daha doğru bir son olmaz mı?
Peki şimdi konuyu başa saralım….
Seçim zamanlarına girdik.
Bir süre önce Seçim Yasası’nda değişiklik yapıldı ve seçim kurullarının 3 ayda yenilenmesi ile cumhurbaşkanını seçim propaganda yasakları dışında tutan düzenleme geldi.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi denen bu tuhaf sistemde cumhurbaşkanı partili olmasa hadi yine gerekçe olarak bir şeyler bulalım.
Ama cumhurbaşkanı partili oldu mu orada durmak gerekiyor.
Hem parti başkanı hem cumhurbaşkanı olup seçim zamanı propaganda yasaklarına tabi olmayınca bu tümüyle haksız rekabet değil mi?..
Bu düzenleme A ya da B partisi ile ilgili değil, bu sistem devam ettiği sürece partili bir cumhurbaşkanı her zaman için maça 1-0 önde başlıyor demek.
Haliyle şimdi bu maddenin Anayasa’ya uygun mu değil mi tartışmasına dönersek?
Devlet başkanı olarak Cumhurbaşkanlığı başka, parti başkanı olan Cumhurbaşkanlığı başka!
Pek merak ediyoruz iptal isteminin reddi yönünde oy kullanan yüksek yüksek hakimler ne gerekçe yazacaklar; “devletin başıdır” gerekçesinin altına mı sığınacaklar, peki parti kısmı nasıl görmezden gelinecek?.. Hukuk, vicdanla nasıl uyum sağlayacak? Hele hele iptal yönünde oy kullanan yüksek yüksek hakimler de varken 2+2=3 veya 2+2=5 olurken ne zaman 4 cevabı bulunabilecek?
Velhasıl; AYM yerine gerçekten ayyyyyy çektiğimiz günlere geldiysek hukuk adına gelecekte halimiz daha bir yaman!
Bu arada…
Anayasa Mahkemesi ile ilgisi yok diyelim ama yazıyı yazarken mesaj kutumuza düşen iletiyi aktarmasak olmaz; okuyalım, güler misiniz ağlar mısınız artık kendiniz karar verin:
*
Bir ceylan çılgın gibi koşuyordu. Bir fil sordu:
-Niye böyle koşuyorsun ceylan?
Ceylan cevap verdi:
-Polis köydeki bütün keçileri tutukluyor.
Fil:
-Ama sen keçi değilsin ki..
Ceylan:
-Yargımızın içinde bulunduğu ortamda keçi olmadığımı kanıtlamam 20 yıl sürer.
Ve…
Fil de koşmaya başladı.
*
Bu arada neye yetişeceğimizi şaşırdık, AYM’yi yaralayan bir başka son dakika ise… Yargıtay ve Sayıştay gibi yüksek mahkemelerde 2-3 ay kalıp şak diye AYM üyesi seçilmenin Türk Yargısı için ne ifade ettiği!
Yorum yapın