ASLA VAZGEÇME

Bugün size üzerinde düşünmeniz için üç kısa hikaye yazacağım. Bu hikayeler anonim. Amacı ise insanlara değerli birer ders sağlamak. Üzerinde düşünülecek bu hikayelerin hepsinin bir amacı var. Bazen her şeyin göründüğü gibi olmayabileceğini fark etmemizi sağlamaya çalışıyorlar. Eğer dünyayı gerçekten anlamak istiyorsak sadece görüntüye takılıp kalmamalıyız. Onun yerine, çevremizdeki şeylerin arkasındaki nedenleri kendimize sormak ve mücadeleden vazgeçmemek gerekir.

ASLA VAZGEÇME

1. İki kurbağa susuzluktan kıvranıyormuş. Su aramaya çıkmışlar ve bir küpe rastlamışlar. Küpün içi ayran doluymuş. Hemen içine dalmışlar. Kana kana ayran içmeye başlamışlar. Susuzluklarını giderdikten sonra küpün içinden çıkmak istemişler. Başlamışlar zıplamaya. Küpün ağzı biraz yüksekmiş. Ne kadar zıplasalar da, çırpınsalar da dışarıya çıkamamışlar. Kurbağalardan biri kötümsermiş ve şöyle demiş: “Buradan çıkmak mümkün değil. Ben zıplamayacağım. Uğraşmayacağım. Kendimi bırakıyorum.” İyimser kurbağa: “Ben zıplamaya devam edeceğim. Vazgeçmeyeceğim. Vazgeçersek boğuluruz.” Kötümser kurbağa zıplamayı bırakmış ve boğularak küpün dibine inmiş. İyimser kurbağa ise zıplamaya devam etmiş. Bir zaman sonra ayranın yağı çıkmış ve bu yağ tabakası ayranın üstünü kaplamış. Kurbağa bu yağ tabakasının üzerine oturmuş ve iyice dinlenmiş. Yağ tabakası onu küpün kenar kısmına iyice yaklaştırmış. İyimser kurbağa son bir hamle ile kendini dışarı fırlatmış ve kurtulmuş.

İyimser olmak ve vazgeçmemek onu kurtuluş yoluna götürmüş. Sizde iyimser olun, olumlu düşünün ve asla vazgeçmeyin.

KURBAĞA ve GÜL

2. Bir zamanlar, kırmızı bir gül vardı. Herkes bu gülün bahçedeki en güzel çiçek olduğundan bahsederdi. Gül, insanlar ona iltifat ettiğinde çok mutlu oluyordu. Ancak, insanların ona daha yakından bakmasını istiyordu. Herkesin neden ona uzaktan baktığını anlamıyordu. Bir gün, gül yakınlarında oturan büyük, kara bir kurbağa olduğunu fark etti. Kurbağa hiç de yakışıklı değildi, soluk bir rengi ve çirkin benekleri vardı. Ayrıca gözleri öylesine büyüktü ki herkesi korkutabilirlerdi. Gül o zaman bu kurbağadan dolayı kimsenin ona yaklaşmadığını fark etti. Hemen kurbağaya oradan uzaklaşmasını söyledi. Kurbağa gülün ne kadar kötü görünmesine sebep olduğunu nasıl da anlamazdı? Çok alçak gönüllü ve itaatkâr olan kurbağa hemen bunu kabul etti. Gülü rahatsız etmek istemiyordu, o yüzden uzaklaştı. Birkaç gün sonra gül çürümeye başladı. Hem yaprakları hem de taç yaprakları dökülüyordu. Artık kimse ona bakmak istemiyordu. Birden, yakınlardan geçen bir kertenkele gülün ağladığını gördü. Kertenkele güle ne olduğunu sordu ve gül ona karıncaların onu öldürüyor olduğunu söyledi. O zaman, kertenkele gülün çoktan bildiği şeyi söyledi: "Kurbağa karıncaları yiyor ve senin güzel kalmanı sağlıyordu".

KORKAK ASLAN

3. Hikayemiz harika bir Afrika savanında, grubunu kaybetmiş olan bir aslan ile başlıyor. Aslan son 20 gündür bir yerden diğerine yürüyormuş ancak bir türlü sürüsünü bulamıyormuş. Aç ve susamış haldeymiş, ama aynı zamanda yalnız olmaktan da çok korkuyormuş.

Sonunda aslan bir tatlı su gölü görmüş. Bütün gücüyle bu göle koşmuş. Neredeyse susuzluktan ölecek durumdaymış ve bu hayati sıvıdan ne pahasına olursa olsun içmesi gerekiyormuş. Ancak, kıyıya ulaştığında suyun üzerinde susamış bir aslanın görüntüsünü görmüş. Bundan dolayı kaçmaya karar vermiş. "Bu gölün zaten bir sahibi var," diye düşünmüş. O gece göle yakın bir yerde kalmaya karar vermiş ama göle geri dönmeye cesaret edememiş. Gölün sahibi olan aslan gelirse onun gölünü kirlettiği için büyük ihtimalle kendisine saldıracağını düşünmüş. Zaten kimseyle yüzleşebilecek gibi bir durumda da değilmiş. Bir gün daha geçmiş ve güneş son derece yoğunmuş. Susuzluğa daha fazla dayanamadığı için bir risk almaya karar vermiş. Artık buna katlanamıyormuş. O yüzden dikkatli bir şekilde göle yaklaşmış ve kıyıya geldiğinde yine aslanı görmüş. Ancak o kadar susamış haldeymiş ki bu umurunda bile değilmiş. Bu temiz suyu içebilmek için kafasını suya sokmuş. Tam da bu anda aslan yok olmuş: görüp durduğu korkutucu aslan kendi yansımasıymış. İşte korkular da böyledir: onlarla yüzleştiğimizde kaybolurlar.