İnsanlık tarihinde bir yıl daha geçti. Dönem insanları yaşadıklarını zihinlerine, tarih ise yaşanılanları defterine kaydetti.
Bu yılın geçtiği dönem insanlık için farklı anlamlar içerdi. Ülkemize gelindiğinde ise büyük acıların yaşandığı deprem, ekonomik çalkantılar ve ayağa kalkma çabaları gündemimizden inmedi. Gerçekten yılın daha başında yaşanan felaketle derinden sarsıldık. Daha sonra tekrar ne yüce gönüllü bir millet olduğumuzu tekrarla ispatladık. Ancak millet olarak yaşadığımız sıkıntılar ne yazık ki bununla kalmadı. Deprem felaketinden sonra tüm dünyayı saran ekonomik buhran ülkemize de uğradı ve paranın alım gücü zihnimizdeki var olan algı ile apaçık uyumsuz hale geldi. Olumsuzlukların arasında genel seçimlere de gittik ve artık yıl kendini tüketti, 2023 yılı kapısı kapanmak üzere.
Artık 2024 yılı bize merhaba diyor. Her yeni başlangıç gibi 2024 yılının başlangıcı da umut dolu. Yeni bir yıl, yeni bir başlangıç. Bu yılda 2023 yılının tüm olumsuzlukların acılarının dinmesini umut ediyoruz. Zira umut etmek zorundayız. İnsanlık umut ederek yoluna devam eden bir yolculuk. Gerçekleşmeyen ne varsa olacağını umut etmek, yola devam etmek zorundayız. Umutsuzluğa, karanlığa veya karamsarlığa düşecek vakit yok. Gerek kendimiz gerekse de ülkemiz için yapabileceğimiz en iyi şey umut etmek ve umut ettiklerimiz için var gücümüzle çalışmak.
Umutlarımızı tazelemek için neden yılbaşı neden 1 ocak diye soracak olursanız; bir hukukçu olarak bu kanunla açıklamam uygun düşer. 29 Ekim 1923 tarihinde Cumhuriyetimizin ilanından sonra 26 Aralık 1925 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından çıkartılan yasa ile Miladi Takvim kabul edilmiştir. Bu kanun 1 Ocak 1926 tarihinde yürürlüğe girerek, yeni yılın başlangıç tarihi 1 Ocak olarak kabul edilmiştir. İşte 1926 yılından bu yana Türkiye Cumhuriyetinde, yeni yılın başlangıcı 1 Ocak’ tır. Burada belirtmek gerekir ki yeni yılın kutlandığı 1 Ocak günün, Hıristiyan inancı yada noel tarihi ile ilgisi bulunmamaktadır. Daha da ötesi Eski Türkler, yılbaşını “bayram” olarak kutluyordu. Prof. Dr. Fuzuli Bayat’ın “Türk Mitolojik Sistemi” adlı eserindeki ifadeleriyle, Türklerde, “Yılın başlangıcının kutlanması evrenin yeniden yaratılması veya yenilenmesi anlamına gelmektedir. O nedenle de yeni yıl, yeni bir döneme girme, belli ritüellerle kutlanır. Her yeni yıl kozmogononin yenilenmesidir. (...) Her şeyin zamanla aşındığı, başlangıç enerjisinin gittikçe zayıfladığı bir zamanda yeni yılın kutsanması, insanların teskinlik kaynağını oluşturur.” (Fuzuli Bayat, Türk Mitolojik Sistemi-1, s. 102).
Eski Türklerde ağacın, tanrıya ulaştıran olarak kabul ettiğini biliyoruz. Bu nedenle Türkler, yeniden doğuş bayramında isteklerini Tanrı Ülgen’e ulaştırmak için süslü ağaçlardan yararlanıyordu. Yeni yıl, yeni dilekler demekti. Eski Türklerden beri gelen bu geleneğin, Batılılara özenmeksizin, kendi özümüzden geldiğini bilerek, doyasıya kutlamayı diliyorum.
Yazıma, Mevlana’ nın “Düne ait ne varsa dünle beraber gitti, şimdi yeni yeni şeyler söylemek lazım.” Sözleriyle son verirken; yeni yılda herbirimiz ve ülkemiz için büyük başarılar, esenlikler diliyorum.
Yorum yapın