Balıkesir İl Başkanlığı seçimlerinde Erden Köybaşı karşısında kaybeden Ömür Mustafa Boyuer, CHP’de neden değişim istediklerini ve kongrede yaşananları anlattı.

24 Eylül’de CHP Balıkesir İl Başkanlığının 38. Olağan Kongresi'nde İl Başkanı Erden Köybaşı’ya 323 delegenin Ömür Mustafa Boyuer ise 297 delegenin oyunu almıştı. Seçimler hakkında Pier Cafe Bistro’da düzenlediği basın toplantısında konuşan Ömür Mustafa Boyuer, CHP’de neden değişim istediklerini ve seçimlerde neler yaşandığını açıkladı. “Mensubu olmaktan büyük onur duyduğumuz Cumhuriyet Halk Partisi, bu ülkeyi kuran bir partidir” diyerek konuşmasına başlayan Boyuer, “Cumhuriyet Halk Partisi, Cumhuriyetin kurucu değerlerine sahip çıkan parti olmanın ötesinde elbette devrimlerin de yılmaz savunucusudur. Çok partili sisteme geçtiğimiz 1950 yılından günümüze kadar yaşanan 73 yıllık tarihsel süreç incelendiğinde, Cumhuriyet Halk Partisi’nin siyasi hayatının büyük bir kısmında kendisini bu kalıpların içerisine sıkıştırdığını görürüz. Kendini rejimi koruma misyonuyla tanımlayan, devlet odaklı, zaman zaman milliyetçi öncelikleri olan, kurucu değerlere sahip çıkan, devrimlerin yılmaz koruyucusu bir parti olarak kendini ifade etmenin; iktidara gelmek için tek başına yeterli olmadığını da kabul etmemiz gerekiyor.”

“YÜZDE 41’İN ÜZERİNDE OY ALMA BAŞARAN TEK LİDER, BÜLENT ECEVİT’TİR”

“Cumhuriyet Halk Partisi’ne 1977 seçimlerinde yüzde 41’in üzerinde oy alma başarısını kazandıran tek lider, Bülent Ecevit’tir” diyen Ömür Mustafa Boyuer konuşmasını şöyle sürdürdü; “Cumhuriyet Halk Partisi’nin ilkeleri olan ‘altı ok’, 27-30 Kasım 1976 tarihinde yapılan 23. Kurultayda, özgürlük, eşitlik, dayanışma, emeğin üstünlüğü, halkın kendi kendini yönetmesi gibi Sosyal Demokrasinin evrensel ilkeleriyle tekrar boyutlandırılmış ve ‘Demokratik Sol’ kavramı daha da net belirginleştirilmiştir. Emek-Sermaye çelişkisinde, emekten yana, hakça bir gelir paylaşımını savunan, geniş halk yığınlarının ekonomik, siyasal, kültürel, insani ihtiyaçlarına kulak veren ve aynı zamanda Laik, demokratik ve sosyal hukuk devletinin koruyucusu, Atatürk devrimlerine sahip çıkan demokratik sol parti kimliği ile Bülent Ecevit liderliğinde Cumhuriyet Halk Partisi, 1977 seçimlerinde tarihinin en fazla oyunu almıştır… İsmet İnönü’den, Deniz Baykal döneminin sonuna kadar Cumhuriyet Halk Partisi’ne liderlik etmiş tüm Genel Başkanların ortak söylemlerinde; sosyal demokrasiye fazlaca yer verildiğine, laiklik ilkesinin gündemde tutulduğuna ve laikliğin her zaman tehdit altında olduğuna dikkat çekilerek, laiklik tartışmalarının siyasal alanın dışına itilmediğine de vurgu yapmak isteriz.”

“SOSYAL DEVLETİ TEMEL ALAN BİR SÖYLEM DEĞİŞİKLİĞİ İÇERİSİNE GİRİLMİŞTİR”

Konuşmasının devamında Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nu eleştiren Boyuer, “Mayıs-2010 yılından bu yana 13 yıldan fazla bir süredir Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, partimiz Cumhuriyet Halk Partisi’nin Genel Başkanı’dır. Kendisinin genel başkan olmasıyla beraber Cumhuriyet Halk Partisi’nin söyleminde, siyaset yapış tarzında bir değişim meydana gelmiş ve yeni bir Cumhuriyet Halk Partisi iddiasıyla laikliği temel alan parti ideolojisinden uzaklaşılarak, sosyal devleti temel alan bir söylem değişikliği içerisine girilmiştir. Sosyal ve ekonomi politikalar ile Atatürkçülük ve Laiklik üzerinde yapılan söylem değişikliklerinin izlerini genel başkanın konuşmalarına ve seçim bildirgelerine bakarak görmek mümkündür. Cumhuriyet Halk Partisi değişimin öncüsüdür. Gerçekleştirdiği devrimlerle toplumsal yapıyı ve çağ dışı kalmış değerleri değiştirmeyi hedeflemiş, kurucu değerleri bu temel üzerine inşa etmiştir. Cumhuriyetin ilanından bu yana bu rejimi yıkmak adına karşı devrim hazırlıkları hep olmuştur. Bozulan ekonomi düzelebilir, ağır aksak işleyen demokrasi arzu edilen şekilde tesis edilebilir. Bunlar ancak laik, demokratik ve sosyal hukuk devleti rejimi yaşadıkça mümkün olabilir. Unutulmamalıdır ki “ laiklik çağdaş Türkiye’nin temelidir”. Her türlü inancın güvencesi olan laiklik ilkesini korumak ve siyasi mücadelesinin ana unsuru olarak siyasetin gündeminde tutmak Cumhuriyet Halk Partisi’nin asli görevidir. Ama ne yazık ki iktidar olma odaklı pragmatist bir yaklaşımla laiklik kavramı söylemlerde inanç özgürlüğü şeklinde bir dönüşüme uğratılarak, yeni sağın muhafazakar değerlerine karşılık gelen söylem şeklini almıştır. Bu söylemin altı, sağ muhafazakar siyasi aktörlerin partiye devşirilmeleriyle doldurularak ve bu partinin öz evlatları göz ardı edilerek toplumda karşılık bulacağı düşünülmüş ve her seferinde büyük hayal kırıklığı yaşanmıştır” dedi.

“İZİN VEREMEZ”

CHP’nin şuan ki politikalarına da eleştiri getiren Ömür Mustafa Boyuer, “Bunun yanında halktan, emekten, ezilenden ve yoksuldan yana olan bir Cumhuriyet Halk Partisi, rekabetçi ekonomiyi, küresel ekonomiyi, özelleştirme ihalelerindeki süreci daha şeffaf hale getireceğiz şeklindeki söylem ve kavramları dile getirerek daha piyasacı ekonomiyi savunur hale gelmiştir. Yoksulluk, işsizlik, eğitim, sağlık, istihdam, üretim, emeklilik gibi konuları, neoliberal bir anlayışın ürünü olan serbest piyasa ekonomisi kavrayışı ile ele almak, Cumhuriyet Halk Partisi’nin ideolojisiyle bağdaşan bir şey olamaz. Cumhuriyet Halk Partisi, Emperyalizme karşı verilen kurtuluş mücadelesinin ruhundan vücut bulmuş bir parti olarak; emperyalizmin yeni masalı küreselleşmenin resmi ideolojisi olan neoliberalizmi bir kurtuluş reçetesi gibi görülmesine izin veremez. AKP iktidarı neoliberal politikaların savunucusu ve uygulayıcısıdır. Ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik ve siyasal bunalımın ana nedeni uygulanan bu politikalardır. Ama ne yazık ki, 2011 yılından bu yana Cumhuriyet Halk Partisi’nin iktidara dönük eleştirileri daha çok güncel siyasete ilişkin popülist söylemlerle, polemiklerden ibarettir. Cumhuriyet Halk Partisi’nin temel sorunu geniş halk kitlelerini kavrayacak sol bir vizyon ortaya koyamaması, devrimci bir anlayışla kamucu ve antiemperyalist değerleri savunmaktan uzak politikalar izlemesidir” şeklinde konuştu.

“CHP ÖZÜNE DÖNMEDİĞİ SÜRECE BU SONUÇLAR DEĞİŞMEYECEKTİR”

CHP’nin kuruluş özüne dönmesi gerektiğini vurgulayan Boyuer, “Atatürkçü ve sol bir parti olan Cumhuriyet Halk Partisi acilen toparlanmalı, devrimci, umut veren, değişimin sesi olabilecek ve geniş halk kitlelerine ulaşabilecek noktaya gelmelidir. 14 ve 28 Mayıs seçimlerinde yaşadığımız hayal kırıklığı yukarıda ki sebeplerin bir sonucudur. Cumhuriyet Halk Partisi özüne dönmediği sürece bu sonuçlar değişmeyecektir. Cumhuriyet Halk Partisi’nin özü, sosyal demokrasinin evrensel ilkeleri ile bezenmiş halktan, emekten yana, antiemperyalist ve kamucu anlayışı devrimci bir iddia ile savunan altı oktur. Cumhuriyet Halk Partisi’nin sorunu liderden çok özünden sapmış olan söylemler, siyaset yapış tarzıyla birlikte yapısal sorunlardır. Antidemokratik tüzüğün bir an önce parti içi demokrasiyi hayata geçirecek şekilde düzeltilmesi, parti tabanının beklentilerini karşılayacak şekilde demokratik hale getirilmesi ilk öncelik olmalıdır. Ne yazık ki önümüzdeki yerel seçime sayılı aylar kala böyle bir değişimin imkansızlığı ortadadır. Ortada olan diğer bir gerçek ise yerel seçimlere bu yapı ve anlayışla girecek olursak seçim sonuçları açıklandığında bir hüsran yaşama olasılığımızın yüksek olduğudur. Genel merkezin üst katlarından sokağın nasıl görüldüğünü elbet bilemesek de her gün sokakta vatandaşla birlikte olan bizler; son Cumhurbaşkanlığı seçiminde hayal kırıklığı yaşayan, kızgın ve kırgın olan, sandığa gitmeme eğiliminde olan halkla iç içe yaşıyoruz.  Her gün halkla iç içe yaşayan bizler halkın önceliğini çok iyi biliyoruz… Onlar için Cumhuriyet Halk Partisi’nin tüzüğü çok önemli değil. Onlar için parti içi demokrasinin işleyip işlemediği de biz parti üyeleri kadar önemsenmiyor. Onlar 39 milletvekilinin ulufe dağıtılır gibi halkta karşılığı yeterince olmayan sağ partilere verilmesini, biz parti tabanı gibi emeğin sömürülmesi olarak ele almıyor. Onlar, yani halk, yani sokaktaki vatandaş, tek bir şeye bakıyor o da parti lideri ve her şeyin sorumlusu olarak gördükleri liderin değişmesini istiyorlar. Evet, bizde yukarıda çerçevesini çizdiğimiz ilkesel ve yapısal değişikliği önceleyen bir değişimden yanayız. Parti içerisinde farklı düşüncelerde olabiliriz. Bizim gibi değişimden yana olan da olmayan da olabilir. Değişim anlayışımız farklı renklerde olsa da döktüğümüz gözyaşımızın rengi aynı. Artık seçim gecesi gözyaşı dökmek istemiyoruz… Unutulmamalıdır ki; Cumhuriyet Halk Partisi’nin kimseye borcu yoktur. Cumhuriyet Halk Partisi kişisel çıkar ilişkilerine feda edilemez. Tam aksine Cumhuriyet Halk Partisi çatısı altında bir yerlere gelenler sadece ve sadece Cumhuriyet Halk Partisi’ne kendilerini borçlu hissetmelidirler. Cumhuriyet Halk Partisi hiç kimsenin kişisel ikbali uğruna kullanılacak bir araç değildir. Amaç, mensubu olduğumuz partiyi iktidara taşımaksa, kulun kulluğuna şiddetle karşı çıkmalıyız. Bulunduğu makamların diyetini partiye değil de kişilere ödemeyi benimseyen zihniyet solcu ve devrimci olamayacağı gibi Atatürk’ü de hiç anlamamış demektir” şeklinde konuşmasını noktaladı. (Haber Merkezi)