Balıkesir BARO Genel Sekreteri Ömer Faruk Yüksel; “Hukuk oksijen gibidir. Gözle görülmez ama yokluğu yok eder, varlığı yaşatır. Biz biliriz ki, adaletten geçmeyen yolun sonu karanlıktır. Aydınlık bir gelecek, ancak adalet ve bilimle mümkündür”
Balıkesir Barosu tarafından 2022-2023 adli yılı açılışı münasebetiyle Atatürk Anıtı’nda bir tören gerçekleştirildi. Adli yıl açılışı nedeniyle düzenlenen törende Atatürk Anıtı’na Balıkesir Barosu çelengi sunuldu.
Adli Yıl açılış konuşmasını gerçekleştiren Genel Sekreter Sn. Av. Ömer Faruk Yüksel, avukatların ve yargının giderek kronikleşen sorunlarına dikkat çekerken; hukukun egemen liyakatin esas olduğu bir yargı sistemine ihtiyaç duyulduğunu belirtti.
MESLEĞİ İTİBARSIZLAŞTIRANLARA TEPKİ!
Genel Sekreter Yüksel, konuşmasının başında avukatlık mesleğini itibarsızlaşmasına neden olan hükümetin adımlarına tepki gösterdi. Yüksel; “Adalet sisteminde ortaya çıkan ve her geçen gün artarak devam eden yargısal sorunların, hak ihlallerinin hiçbiri kader değil; aksine yanlış politikaların neticesidir.
Ne yazıktır ki, hem yargının kurucu unsuru avukatlar olarak meslek özelimizde, hem de bu aziz vatanın yurttaşları olarak adalet sisteminde; çözülememiş, kangren halini almış türlü sorunlarla yeni bir adli yılı karşılıyoruz.
Güçler ayrılığını benimsemiş, yargı bağımsızlığını teorik olarak baştacı etmiş Türkiye Cumhuriyeti, maalesef milenyumun geride kalan 22 yıllık dönemini bu ilkelerin gerçekten var olup olmadığı sorusuna cevap arayarak geçirmiş, bu süreçte yurttaşların yargıya karşı zayıflayan güvenini tesis etme noktasında da sukut-u hayale uğramıştır” dedi.
YARGIDA LİYAKAT SORUNU
Gelinen noktada yargının en büyük sorunlarından birisinin liyakat olduğunu söyleyen Yüksel, sözlerini şu şekilde sürdürdü; “Milenyumun başında iki elin parmaklarını geçmeyen hukuk fakültesi sayısı, geride kalan 22 yılda on kattan fazla artış göstermiş; ancak nitelikli eğitim aynı oranda kan kaybetmiştir. Bugün yargının her aktörü bakımından liyakat sorunu, en büyük sorunlarımızdan biri halindedir.
Çağdaş dünyada sınavsız avukatlık neredeyse kalmamışken, “hukuk mesleklerine giriş” adı altında getirilen ve henüz uygulaması başlamamış bir sınavın mevcut durumda değil reform, kangren yaraya merhem bile olamayacağı acı bir gerçektir. Halihazırda altmış bin genç avukat, aktif çalışan avukatların neredeyse yarısını oluşturuyor. Bu meslektaşlarımızın büyük çoğunluğu; düşük gelirlerle değil geçinmek, mesleğin ağır mali külfetleriyle bile başa çıkamıyorlar. Oysa biliyoruz ki, mesleğin itibarını sağlamak, en başta avukatı ekonomik refah seviyesine ulaştırmakla mümkündür. Bu anlamda, CMK zorunlu müdafi ücretlerinin “ücret” denilebilecek angaryaya son verecek şekilde arttırılarak, en azından avukatlık asgari ücret tarifesine uyarlanması acil bir ihtiyaçtır. Ülkemizdeki geçici sığınmacı popülasyonu; adli yardım hizmetlerinde iş yükünü arttırırken, mevcut bütçe bu yükü kaldıramamakta ve vekalet ücreti ödemelerinde ciddi gecikmeler yaşanmaktadır. Adalet Bakanlığı, bu konuda bir an önce bütçe düzenlemesi sağlamalıdır.2019’da çıkartılan yargı reformu strateji belgesiyle belli kalemlerde sağlanan KDV indirimi, avukatlık hizmetinin tüm kalemlerine yaygınlaştırılmalıdır. Ayrıca zorunlu müdafi ve adli yardımdan doğan avukatlık ücretleri, hizmetin niteliği göz önüne alınarak vergi istisnası kapsamına sokulmalıdır.
Bu mali talepler, geçtiğimiz temmuz ayında Sayın Adalet Bakanı ile yaptığımız görüşmede çözümü noktasında mutabık kalınan ve çözümsüzlük halinde Türkiye Barolar Birliği’nin belirli eylem planını devreye sokacağı konulardır.
Avukatın sağladığı hukuk hizmeti, hukuk devleti ilkesinin temel taşıdır. Bu noktada; alternatif uyuşmazlık çözüm yolu olarak getirilen uzlaştırma ve arabuluculuk işleri, hukuk nosyonu kazanmamış, fakülte tedrisatından geçmemiş ellerde usulden uzak, hukuken sakat çözümlere evrilmektedir. Alternatif çözümlerin hukukiliği adına uzlaştırma ve arabuluculuk işlemleri bütünüyle avukatlara özgülenmelidir.”
SİSTEM AVUKATI KORUMUYOR
Balıkesir BARO Genel Sekreteri Ömer Faruk Yüksel, Türkiye’deki sistemin yargının kurucu unsuru avukatı koruyamadığını iddia etti. Yaşananların, avukatı toplum nazarında değersiz ve etkisiz kılmaya endekslenmiş politikaların doğal bir sonucu olduğunu söyleyen Yüksel, sözlerini şu şekilde sürdürdü: “İçinde bulunduğumuz süreç, ne yazık ki sistemin, yargının kurucu unsuru olan avukatı korumakta derin acziyet yaşadığı bir süreçtir. Temmuz ayında meslektaşımız Servet Bakırtaş, görevi başında uğradığı silahlı saldırıda hunharca katledildi. Tıpkı Ersin Arslan, Dilara Yıldız, Şafak Mahmutyazıcıoğlu, Ceren Damar gibi... On binlerce meslektaşımız ise kendilerine yönelen tehdit, hakaret, kasten yaralama eylemlerine yüz çevirip ölümü göze alarak mesleği sürdürmeye gayret ediyorlar. Aslında tüm bu yaşananlar, avukatı toplum nazarında değersiz ve etkisiz kılmaya endekslenmiş politikaların doğal bir sonucudur. Hiç kuşkusuz, avukata yönelen tehdit unsurlarının caydırıcı ceza siyasetine dahil edilmediği, avukatın korumasız kaldığı bir düzen, hukuk devleti ilkesini de derinden zedeleyecektir. Bu anlamda, hakim ve savcılar bakımından anayasa ile sağlanan teminat, derhal avukatlar bakımından da işletilerek mesleğin ifasında avukatın can güvenliği tesis edilmelidir.
Yargının kurucu unsuru olan avukatların çalışma alanı niteliğindeki adliye binalarında, hakim ve savcılar ile aynı muameleyi görmeleri anayasanın bir gereği iken, x-ray uygulamaları, ön bürolarda yaşatılan zorluklar, avukat otoparkları ile baro odalarının küçültülmesi açıkça bizleri ötekileştiren bir anlayışı pekiştirmiştir.
Yargı bağımsızlığının, hukuk devleti ilkesinin, adil yargılanma hakkının teminatı avukatlardır. Avukatların en temel mesleki hakları temin edilirse, bu ilkeler de doğrudan güç kazanacaktır. Ülkemiz, yakın tarihte haklı seslere kulak tıkayarak baroları bölme gayretinde olanların, yasa değişikliğine rağmen pratikte hiçbir sonuç alamadıklarına tanıklık etmiştir. Soruna çözüm üretmek yerine, soruna sorun eklemek belki farklı amaçlara hizmet edebilir. Fakat bu çabanın hukuk düzenine zarardan başka birşey getirmeyeceği bellidir.
“AYDINLIK BİR GELECEK, ANCAK ADALET VE BİLİMLE MÜMKÜNDÜR”
Hukuk oksijen gibidir. Gözle görülmez ama yokluğu yok eder, varlığı yaşatır. Biz biliriz ki, adaletten geçmeyen yolun sonu karanlıktır. Aydınlık bir gelecek, ancak adalet ve bilimle mümkündür. İşte bunun için, adil yargılanma hakkını ve bu hakkın temelinde yer alan bağımsız ve etkili savunmayı gözbebeğimiz gibi korumak zorundayız.
Bizler, ne yazık ki; savunma makamının yargı sistemi dışına çıkartılmaya çalışıldığı, avukatların mesleklerini icra ettikleri her ortamda sistematik olarak şiddete uğradığı, öldürüldüğü; kadın cinayetlerinin zamana yayılmış bir katliama dönüştüğü, çocuk istismarının önünün alınamadığı bir düzende yeni adli yılı kutlayamıyoruz. Ancak, suskunluk sarmalına girmeyen ve adalet için herkes adına direnen avukatlar olarak yeni adli yılı büyük bir kararlılıkla karşılıyoruz.”
Yorum yapın